NUHUN GİZEMLİ BAHÇESİ MELEKLİ

IĞDIRDA GÖRÜLECEK 55 YER

1)     Tarihe tanıklık eden Iğdır Ejder Kervansaray’ını gör

2)     Iğdır Anıt müzesini ziyaret et.

3)     Iğdır Karakaleyi gez ve tırman.

4)     Nuhun gemisini ziyaret et ve burada Büyük tufan mitolojisininin derinliğine in.

5)     Günümüzden 2200 yıl önce Artaksiyaslılar tarafından bir dini ibadet merkezi olarak kurulan Aralık Ahura mezarlık ve Harabelerini gör.

6)     Iğdır İran sınırı sıfır noktasında bulunan  Prenses süreyya çeşmesini gör ve yöre halkından prenses süreyyanın hikayesini mutlaka dinle.

7)     Iğdır Bulakbaşı suyunda su maymunları (koypu) ve 325 kuş türünün resimlerini çek.

8)     Iğdır’ın en işlek caddesi olan vali yolunda semaver çayı iç.

9)     Iğdır Çakırtaş Akkoyunlu kümbetini gör

10)  Iğdır Korhan yaylasında dünyanın en eski ormanlarından olan binlerce yıllık Tarihi ormanı gez.

11)  Iğdır Meleklide Adem ile Havvanın yaşadığı rivayet edilen İrem bağlarını gez ve en güzel doğa resimlerini burada çek.

12)  Iğdır Melekli Taşdevri mağaraları ve kaya mezarlarını gör.

13)  Iğdır Melekli Akkoyunlu açık hava müzesini gez.

14)  Iğdır Melekli sanat sokağını gez ve doğal bahçe ve köy ürünleri satın al.

15)  Iğdır’ın ilk ve tek kültür sanat evi olan Melekli Ata ocağını ziyaret et.

16)  Iğdır Melekli  tarihi Çaybaşı cami kütüphanesini gez.

17)  Iğdır Melekli Nuhun izinde gezi parkurunda doğa yürüyüşü yap.

18)  Iğdır Melekli’de bisiklet, off road ve atlı gezi turlarına katıl.

19)  Iğdır Melekli Nevruz Festivaline mutlaka katıl.

20)  Iğdır Melekli Kavun, buğday tarlaları ve meşhur kayısı bahçelerinde dolaş.

21)  Iğdır’da 21 mart öncesi ölüler bayramı etkinliklerine katıl.

22)  Iğdır Korhan yaylasını korhan kalesini ve kara kiliseyi gez.

23)  Iğdır Kadıkışlak tarihi üzüm bağlarını gez.

24)  Iğdır Korhan Meteor çukurlarını gör.

25)  Iğdır Karakoyunlu Açık hava müzesini gez.

26)  Iğdır Yaycı Melekli Karakoyunlu koçbaşlı mezar taşlarını ziyaret et.

27)  Iğdır Tuzluca Tekaltı dağına tırman.

28)  Türkiyede yaşadığı bilinen 486 kuş türünün 325 ni kendi bünyesinde barındıran  Iğdır Cıyrıklı ve  Bulakbaşı, kuş cenetini dolaş.

29)  Iğdır Melekli Kültepe üzerinden Tekaltı dağının zirvesinden gün batımını izle ve kamp kur.

30)  Iğdır Tuzluca tarihi Tuz mağaralarını gez.

31)  Iğdır Tuzluca Gök kuşağı tepelerini dolaş.

32)  Iğdır Melekli Büğdüz üzerinde  bulunan üç girişli Urartu ön kale kalıntısını gör ve burada tarihi kalıntıları incele.

33)  Türkiyenin en büyük doğal akvaryumu olan Iğdır - Bulakbaşı Karasu havzasında su altı dalışı yap.

34)  Iğdır Zor dağına tırman.

35)  Iğdır Büyük ve küçük Ağrı dağına tırman.

36)  Iğdır Aralık Rus kışlasını ve tarihi küçük Ağrı dağı  ormanını gör.

37)  Iğdır Aras havzasını gez ve balık tut.

38)  Bir saatlik araba gezisiyle Iğdır Nahcivan, Ermenistan, İran sınır hattını ve kapılarını gez, üç ülkeden ilginç fotoğraflar çek.

39)  Iğdır Taşburun Kerbelayı ismail anıtını ziyaret et.

40)  Iğdır Aralık Ortaköy tarihi mezarlığını ve hamamı ziyaret et.

41)  Iğdır oba köyü ve gedikli anıt mezarları ziyaret et.

42)  Iğdır Nahcivan Tebriz çarşısını dolaş, yöresel ürünler satın al.

43)  Iğdır Tuzluca Alabalık tesislerinde alabalık ye.

44)  Iğdır Tuzluca ekerek ve gaziler vadisinde doğa yürüğüşü yağ.

45)  Iğdır Meleklide Ozan Şerif’i tanı ve Azaplı Mikail’den nağmeler dinle.

46)  Iğdır Tuzluca Ermenistan sınırında terkedilmiş protokol binasını gör

47)  Iğdır’a gelmişken Bozbaş, Katık Aşı ve Patlıcan reçelini muhaka tat.

48)  Iğdır Aralık Kolikent ve Gödekli kümbetlerini ziyaret et.

49)  Iğdır Bulakbaşı ve islam köy arası karasu havzasında su maymunlarını (Koypu) izle

50)  Iğdır Aralık Yenidoğan Cehenem vadisini gez.

51)  Iğdır korhan yaylasında  XI. yüzyılda Oğuz Türkleri tarafından yapılan korhan kalesini gör.

52)  Iğdır Melekli Rus bucağında Çöl ve Vahayı bir arada gör.

53)  Iğdır Kavaktepe ve Tuzluca Aktaş köyü tarihi mezarlıklarını ziyaret et

54)  Iğdır Tuzluca Kızıltepe üzerindeki kızıl kaleye tırman.

55)  Iğdır’a gelmişken 76 km uzakllıkta Nahcivan Özerk Cumhuriyetinde bulunan  müzeleri ve Nuh kabrini ziyaret et




                            NUH’UN GEMİSİ

Nuh'un gemisi, Tevrat'ın Tekvin (Yaratılış) bölümünde ölçüleri, yapımı tufan ve sonrası ayrıntıları ile anlatılan, insanların kötülüklere dalması dolayısıyla Tanrının büyük bir tufanla "Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım", "Çünkü onlar gaflete düştü" diye geçiren ancak Nuh'un sahsında insanoğlu ve diğer canlılara bir şans daha verme amacıyla yapmasını emrettiği efsanevi bir gemidir.

Gemi Nuh'un ailesi ve dünyada bulunan diğer hayvanların korumaya alınması amacıyla hazırlanmıştır. Bu hikâye Tevrat'ın Tekvin bölümü ve Kuran’da anlatılmaktadır. 27 Nisan 2010 günü Ağrı Dağı'nda bulunduğu iddia edildi. 

KAYNAKLARLA NUH’ UN GEMİSİ VE AĞRI DAĞI: Tarih boyunca Ağrı Dağı’nı, Oğuzlar “Arkuri” (Arkadaki Dağ), Marko Polo(1290 yılında bölgeden geçerken) “Akdağ”, Katip Çelebi (Ünlü eseri Cihannüma’da) “Kül-i Argı”, Evliya Çelebi (Ünlü eseri Seyahatname’de) “Kül-i Argı”, Batılılar “Ararat”, İranlılar “Küh-i Nuh”, Ermeniler “Masis Dağı” olarak adlandırmışlardır.

     Tarihte bir çok gezginin seyahatnemesindede ve kutsal kitaplarda adı geçen Ağrı dağı Evliya Çelebi’nin seyehatnamesinde  bu dağ için “Türkmen yaylağı”, Venedikli tüccar Marco Polo’nun “hiçbir zaman çıkılmayacak bir dağ”, Cardin’in Seyehatnamesinde “Nuh Peygamberin tufandan sonra buradan dünyaya yayıldığı dağ” ve  27 Eylül 1829 tarihinde Ağrı Dağı’na çıkarak, “Ağrı Dağı fatihi” unvanını alan bilimsel dağcılığın kurucusu ve doğa bilimci Dr.Friedrich W. Parrot Ağrı dağına yolculuk kitabında “1840’ta yaşanan coğrafi felaket nedeniyle tarihi Ahura köyünün Ağrı dağından kayan dev toprak kayaç parçalarının altında kaldığından bahsetmiştir.

    İspanya kralı tarafından Timur'a gönderilen elçi Ruy Gonzelez De Clavijo, 1404 yılı Mayıs ayında gördüğü Iğdır  ve Ağrı Dağı'nı şöyle anlatmaktadır.  “Yolda pek çok şehir harabelerine, büyük taşlardan inşa olunmuş evlere rastladıklarını, büyük tufandan sonra ilk inşa olunan şehrin Surmari (Sürmeli) olduğunu,  31 Mayıs 1404 cumartesi  günü İğdır'dan yola çıkarak, Nuh'un Gemisi' nin durduğu dağa vardıklarını, yolda, bir kayalık üzerinde kurulmuş kaleye rastladıklarını,  kalenin Hazreti Nuh tarafından yapılan geminin tam durduğu yerde olduğunu, Ağrı Dağı'nın hemen kuzey tarafında bulunan bu kalenin tüm bölgeye hâkim ve isminin İğdır olduğunu,  kalenin sahibesinin dul bir kadın ve Timur'a vergi veridiğini,  , ayrıca tepeler üzerinde bir şehir harabesi gördüklerini ve bu harabelerin  Hz.Nuh'un Oğulları tarafından inşa edilen bir şehir    kalıntısı olduğundan bahsetmektedir.

    Dört kutsal kitaptan birisi olan "Tevrat’ın Yaratılış bölümü'nde ise aynen şöyle geçmektedir.  Ve gemi  yedinci ayın on yedinci gününde, Ararat  dağı üzerinde oturdu (Tekvin, Bap kutsal kitabımız olan Kuran-ı kerimde ise tufan sonrası  Hazreti Nuh'un da bir duası var,  Bu dua 'Ya Rabbi beni bereketli topraklara indir.  sen konuk edenlerin en hayırlısısın” (Muminun suresi 29 ayet)

KOÇ  BAŞLI  MEZAR TAŞLARI:

     Iğdır yöresindeki tüm mezarlıklarda bulunan bu mezar taşları 15-17 yy Karakoyunlu, Akkoyunlu Türkmen geleneğine tanıklık etmekte ve bu devletlerinin bayraklarına sembol olan Koç figüründen kaynaklandığı bilinmektedir, Göçebe ve hayvancılık yapan Türk boylarının geçimleri, koç ve koyun üzerine kuruludur. Koç, beylik, başkanlık ve hakimiyetin sembolüdür.

        GENİŞ BİLGİ:  Özet olarak Azerbaycan, Batı İran, Kuzey Irak, Kafkasya Erivan bölgesi, Erzurum, Erzincan, Kars, Ardahan, Tunceli, Elazığ, ve özellikle Iğdır olmak üzere geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş Türklerde bir mezar taşı kültürü olduğunu diyebiliriz.

         Mezar taşlarında geleneksel örf ve adetlerin yanı sıra dini ve mitolojik unsurları da görmek mümkündür Ayrıca Bu tür mezartaşlarının bünyesinde önemli sırlar saklı olduğunu unutmamak gerekiyor. Koç heykeli üzerindeki figürler ise okuma yazma bilmeyen kişiler için ölen şahsın  "menkıbeleri" hakkında özet bilgi vermek için yapılmıştır. Sade bir şekilde işlenmiş heykellerin bir kısmının üzerinde kılıç, bıçak, sadak, kalkan, hançer, kam davulu, dokuma tezgâhı, şiş, çatal gibi eşyalara ait kabartma figürlerin yanı sıra çeşitli hayvan ve bitki figürleri de yaygın olarak kullanılmıştır. Bu figürler orada yatan kişinin cinsiyeti, toplumsal konumu ve mesleğini de belirten figürlerdir. Kılıç, kalkan, at, ok,  tüfek,  bıçak gibi şekiller mezar sahibinin erkek olduğuna ve  iyi bir binici ve savaşcı olduğuna  işarettir. iğne, sap, küskü, el gibi figürler ise kadınlara aittir. İbrik ve tepsi gibi figürler cömertliğin ifadesi olup sade olan koç heykelleri ise Orta asya Bozkır Kültürünün’ de temsilcisi olduklarını tarafsız bir şekilde ifade etmektedir. Türkler evcilleştirdikleri hayvanlardan bir kısmını totem (ongun) olarak kabul etmiş ve bir kısmını da sembolleştirmek suretiyle kendi kudret ve kuvvetini diğer milletlere duyurmak istemiştir. Şüphesiz bu hayvanlardan at ve koyunun "Türk içtimai" hayatında geniş ve önemli bir yeri vardır. Hele bunlardan at ve koyunun mezar anıtı olarak kullanılması, Türklerde bu iki hayvana verilen önemi bariz bir şekilde ortaya koymaktadır,

    Türklerin hayatlarında en çok değer verdikleri; güçlerinden, etlerinden, yünlerinden, sütlerinden faydalandıkları ve onlarla iç içe olmanın yanında, onların sadakat, dürüstlük ve mertliklerinden dolayıda sosyal bir olguya işaret ederek Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türk devletlerinin bayraklarına sembol olmuştur.

KISA NOT:  Mezartaşları, "kültür tarihimizin" önemli  bir halkasıdır. Mezartaşları bir milletin menşeini, örf ve adetlerini, inançlarını, yayıldıkları coğrafya üzerindeki kültürel münasebeti sağlayan çok önemli birer belge hüviyetini taşırlar. Şayet, mensup olduğumuz milletin sanat zevkini, kültür tarihini, inançlarını öğrenmek istiyorsak, mezartaşlarına sahip çıkmalı ve onların gelecek nesillere intikalini sağlamalıyız

KARAKOYUNLU DEVLETİ: Başkenti Tebriz olan ve 1380-1469 yılları arasında bugünkü Doğu Anadolu Bölgesi, Güney Kafkasya, Azerbaycan ve Kuzey Irak topraklarında egemenlik sürmüş Oğuz Türklerinin (Azerbaycan Türklerinin) kurmuş olduğu bir devlet.

AKKOYUNLU DEVLETİ: 1378-1501:  14. yüzyılda Oğuz Türklerinin (Azerbaycan Türkleri) kurmuş olduğu bir devlet. Horasan'dan Fırat Irmağı'na ve Kafkas Dağları'ndan Umman Denizi'ne kadar uzanan topraklarda egemen olmuşlardır. Başkentler: Tebriz ve Diyarbakır, Dili: Azerbaycan Türkçesi.

  MELEKLİ KÖYÜ   IĞDIR/TURKEY:

 Ağrı dağının püskürttüğü volkanik lavların bittiği, bir diğer deyimle çöl ile vahanın birleştiği noktada kurulu, orijinal dokusunu yitirmemiş otantik evleri ve köy havasını koruyan Anadoluda kurulu binlerce yıllık tipik  bir Kafkasya modeli köy.

Nuh Tufanından Yontma Taş devrine, Urartular, Oğuzlar,  Sakalar, Timurlar, Sefaviler, İlhanlı’lar Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Selçuklular  gibi bir çok uygarlığın izlerini sınırları içerisinde günümüze kadar taşıyan bir köy. Ve yine doğal güzelliklerinin yanısıra Nevruz şenlikleri ve yaşanmışlıklarıyla Ağrı dağının  hem tarihi hem de doğal güzellikleri arasında.

IĞDIR’IN EN YEŞİL KÖYÜ
“Nuh’un fideleriyle yeşeren kent” olarak adlandırılan  bu köye Iğdır merkezden kalkan dolmuşlarla yaklaşık 5 dakikalık bir yolculuk sonunda  ulaşabiliyorsunuz. Halk arasında bağ bahçe kültürünün buradan Iğdır geneline yayıldığı söylenir. Köy meydanına indiğinizde yüzlerce bisikleti bir arada görmeniz sizleri şaşırtmasın çünkü burası bisikletin ve hatta atların en çok ulaşım aracı olarak kullanıldığı bir köy.

 Mahalle sakinlerinin bir araya gelerek oluşturduğu sanat sokağında Doğal köy usulü reçeller, salçalar, turşular, erişteler, organik sebze ve meyveler gibi yöresel ürünler satan köylülere uğramadan olmaz.  Köyün sokaklarında ilerledikçe Aras nehrinden kopup gelen küçük su kanalları ve kerpiçten yapılmış tarih kokan Balahana evler, rengarenk duvarlar, ahşap kapılar, Karakoyunlu ve Akkoyunlulardan kalma koç başı mezar taşları , adeta sizi dünyadan soyutlayarak geçmişe taşıyor.

Doğal güzellikleriyle gündemden düşmeyen adeta bir yağmur ormanlarını andıran İrem bağlarından baktığınızda Ağrı dağının dümdüz bir ovadan gök yüzüne yükseldiğini göreceksiniz. Vakarlı Ağrı dağının en güzel resimlerini buradan yakalamanız mümkün.

Köy aslında bundan bir kaç sene öncesine kadar bilinmiyormuş. 2012 yılları arasında köyde görkemli bir şekilde köy halkınca kutlanan Nevruz şenlikleriyle bir anda dikkatleri üzerine çekmiş, daha sonrası İrem bağlarının ulusal televizyon kanallarında yayınlanması, köyde turizm ve doğa gönüllüsü bir vatandaşın dededen kalma evini kültür sanar evine çevirmesi ayrıca buna mütakip evin bulunduğu sokağın sanat sokağına çevirilmesi gibi yapılan etkinliklerle ciddi şekilde ünlenerek ziyaretçi akınına uğramış.

Köyün içinde dolaşırken insan buranın tarihini, kuruluşunu ya da efsanesini merak etmiyor değil... Oğuz Kağan Destanı'na göre Oğuzların 24 boyundan biri "İgdir"lerdir. Kuşaktan kuşağa aktarılan efsanelere göre Köyün bağlı bulunduğu il olan ığdır ise bu adını 24 Oğuz boyundan 21.sayılan İç-Oğuzlar Üç-Ok koluna mensup Oğuz Han'ın altı oğlundan biri olan Cengiz ALP' ın en büyük oğlu  'Iğdır Bey' (M.Ö1. yy) den almaktadır. Bu boyun ilk başbuğ'u Iğdır Bey'dir. Melekli isminin nereden geldiğine dair rivayetler ise şöyle, Selçuklu Sultanı Alparslanın Ani’yi feth ederken kısa bir süreliğine Melekli kale içinde ordularıyla konuklamasından kaynaklandığı ve buraya Melikli ismin verildiği söylenmektedir.

GÖRSEL ŞÖLEN İREM BAĞLARI; Ağrı Dağı'nın eteklerindeki "İrem Bağları", doğal güzelliği ve yaban hayatıyla görenleri adeta büyülüyor.

Rakımı itibarıyla "Türkiye'nin çatısı" olarak nitelendirilen ve yurdun en yüksek rakımlı noktası olan Ağrı Dağı'ndan çıkan lavlar sonucu çölleşen bölgede onlarca farklı bitki türü ve ağaçlardan oluşan İrem Bağları, volkanik bir coğrafyanın ortasında yüzlerce dönüm arazi üzerinde bölgeye hayat veriyor.

Yöre halkı arasında ‘İrem Bağları’ olarak bilinen yeşil vadi, barındırdığı renk tonlarıyla ziyaretçilerine adeta görsel şölen sunuyor. İçerisinde kayısı, elma, şeftali, üzüm, kiraz, mısır başta olmak üzere birçok meyve ve sebze bağlarını barındıran İrem Bağları, birçok yaban hayvanına da ev sahipliği yapıyor. Vadi, doğal güzellikleri ve yaban hayatı ile yöreye gelen yerli ve yabancı turistlerin uğrak yerlerinin başında geliyor.

 

-NUH’UN İZİNDE GEZİ PARKURU: Melekli de bir de yürüyüş parkuru bulunuyor. Melekli sanat sokağına paralel yolda günübirlik mesafedeki ovadan Ağrı Dağı’na doğru uzayıp giden “Nuh’un İzinde Gezi Parkuru”, İrem Bağlarının içinden geçerek Ağrı Dağı Milli parkına kadar uzanan  bu parkurda her yaş gurubu yürüyebilir, koşabilir, hatta bisiklet, fayton ve römorklu gezi turlarına katıla bilir.

 

      Ağrı Dağı'nın eteklerinde Iğdır’ın ilk ve tek gezi parkuru Mitolojik efsanelerin yanı sıra Yontma taş devri, Urartular, İlhanlılar, Karakoyunlu ve Akkoyunlu gibi geçmişteki bir çok medeniyeti birbirine bağlayan sıra dışı bir tabiat alanı. İrem Bağlarından Ağrı Dağı Milli Parkına doğru uzanan bu doğa harikası parkur Melekli beldesi CPL Lisesi önünden başlıyor. Parkur başlangıcından 10 dakika sonra İrem bağlarına varırsınız. Tipik bağ evleri, baharda açan rengârenk kayısı çiçekleri ve can şenlendiren dağ çilekleri rotayı daha da keyifli hale getiriyor.

    Parkur, masalsı atmosferini biraz da bu İrem bağları ve Ağrı Dağına borçlu. Baharda yemyeşil, sonbaharda ise rengârenk, yüzlerce çeşit kuş türü var. Onların ötüşleri ve yol boyunca dizilmiş yöreye has kavak ve salkım söğüt ağaçları yürüyüşçülere eşlik ediyor.

 

ÇÖLÜN ORTASINDA VAHA; Iğdır Anıt müzeyi baz aldığınızda yaklaşık 5 km sonra Rus bucağına varırsınız, Rus bucağının bitiminde Ağrı dağının eteklerinden olan Kültepe’ye çıktığınızda (yükseklik 15 m) ilginç bir manzarayla karşılaşacaksınız. Karşınızda uçsuz bucaksız bir çölü görmenize rağmen, arkanızda çölün ortasında adeta bir vahayı andıran yağmur ormanları gibi yemyeşil bir vadi, sağınızda Türkiye’nin ve Avrupa’nın en yüksek dağı olan Ağrı Dağı, solunuzda ise Ermenistan Alagöz dağları sizlere gülümseyerek göz kırpıyor.

 

URARTU KAYA MEZARLARI VE KALE KALINTILARI: Gezi parkurunun 6. Kilometresinde bulunan   Kültepe’den Kasımtığ tepesine doğru ilerledikçe  parkur boyunca   bulunan bu Kaya mezarları, kayaların fiziki yapıları uygun olan yerlere kayalar dizine haline getirilerek yada  oyularak mağara şeklinde yapılmıştır,Ölen kişinin mezarına, öbür dünyada kullanması için eşyalar, kıymetli armağanlar bırakılmıştır.

 

 YONTMA TAŞ DEVRİ MAĞARALARI;

Parkur boyunca ilerledikçe yontma taş devrine ait mağaralar ve keskin obsidyen taşların yontularak bir takım araç ve gereçler halinde  önünüze çıması sizleri şaşırtmasın. Çünkü burası yontma taş devrinin en yoğun yaşadığı yerlerden birisidir. Hani derler ya her taşın bir hikayesi vardır, burada önünüze çıkan her kaya parçasının sizlere anlatacağı onbinlerce yıl öteye ait binlerce hikayesi vardır.  Kültepe’ de bulunan ilk insan dönemine ait mağara ve keskin obsidyen kaya parçaları binlerce yıl öncesi yabani hayvanlardan korunmakve  avcılık için kullanılmıştır.

KÜLTÜR VE SANAT SOKAĞI

Melekli köyü/Iğdır/Turkey

       Gün gelir yolunuz  Ağrı dağına düşerse bu dağın gölgesinde kurulu bir köyün daracık keşfedilmemiş sokağı karşılar sizleri, sokağın adı SANAT SOKAĞI.   Sokağa girdiğinizde  Ağrı Dağının eşsiz görüntüsü ile birlikte bir kültür yolculuğuna başlarsınız. Kendinizi sokak boyunca alabildiğine huzurlu bir düşte, geçmişten gelen seslere sarılmış ve dalında sallanan binbir çeşit doğal meyvelerin kokusu ile mest olurken bulursunuz. Burası Türkiyenin en doğusunda yer alan Iğdır ilinin en nezih köylerinden Melekli’de yer alan “Kültür ve Sanat sokağı”. Burası üzerine 3 kutsal kitapta adından ve mahiyetinden sonsuzluk kelamları ile bahsedilen, meşhur Ağrı Dağının gölgesinin düştüğü sokak. Nuh’un fideleriyle yeşeren kent diye anılan bu köydeki  sokağı diğer sokaklardan ayıran bir diğer özellik ise göğü perde perde delip gökyüzüne doğru yürüyen yeryüzünü yani “Ağrı dağını”  dimdik karşınızda görmenizdir.  Sokağın başında dimdik duran  bu heybetli dağın  tüm ihtişamıyla kol kanadını açmış koruyucu bir ana gibi sizleri gözetlediğini hissedeceksiniz. Bulutların arasından ulaştığı gökyüzü katmanlarından binlerce yıldır eteklerinde kurulmuş Urartular, Medler, Huriler, Persler, ilhanlılar, Oğuzlar, Moğollar, Timurlar,  Sakalar, Arsaklılar, Karakoyunlular, Akkoyunlular ve Selçuklular gibi bir çok  uygarlıkların doğumuna ve yıkımına şahit olduğu gibi  seyreder durur bu sokatan geçenleri.

        Sokak boyu ilerledikçe her evin temelinde muhakkak Ağrı dağından koparılıp getirilen bir taşın olduğunu görürsünüz. Yöredeki inanışa göre, yeni bir ev kurulduğunda bu evin temeline Ağrı dağından bir taş konulursa o ocağın Ağrı dağı gibi sonsuza dek tüteceğine inanılır. Ağrı dağının gölgesinde kurulu bu sehrin insanlarıda bu dağı bir dağ gibi değil, duygularla yoğrulmuş, kişilik kazanmış birer varlık olarak görürler. zirvesi gökleri delip başı bulutlar içinde kaybolan bu dağı sanki tanrı ile konuşur  ve ilgi kurar gibi görürler.

Sanat Sokağı boyunca ilerlediğinizde açık hava müzesi, Tandır evleri, Tarihi çaybaşı cami  kütüphanesi, Manda, keçi ve kaz çiftlikleri, koç heykeli mezar taşları, doğal sebze ve meyve bahçeleri,  yöreye özgün duvar sanatları ve yöresel Balahana evleri sizlere eşlik edecektir.

         Sokağa paralel patika bir yoldan Ağrı dağına ilerlediğinizde doğa tutkunlarınında ilgisini çekecek benzersiz bir doğa manzarasının içinde bulacaksınız kendinizi. köy halkının adlandırdığı “Nuh'un İzinde gezi parkuru”, İrem bağları, doğa tutkunları ve fotoğraf düşkünlerinin keşfine bırakılmış muhteşem mekanlar ile Tarihi Kültepe, Urartu kale kalıntıları, hayat ağacı,  Neolitik dönemden kalma mağaralar ve sayamadığımız daha birçok görsel şölen ve aktivite fırsatını birarada sunuyor sizlere.

      Sanat sokağının girişinde bizlere geçmişten gelen örfü, kültürün ve sanatın en  yalın halini sunan ATA OCAĞI kültür ve sanat evi ise  içerisinde Iğdır yöresine ait biblo hediyelik eşya ve heykellerin üretildiği bir sanat atölyesi olmakla beraber yöreğe ait eski tarım aletlerinden tutun mutfak eşyaları ve yöresel giyim kıyafetlerin sergilendiği bir etnografya müzesi görevini üstlenmiş durumda. Iğdır yöresinde Ata ocağı olarak adlandırılan bu evler gelecekte bu ocaktan göçüp giden herkesin yeniden bir araya gelebilecekleri bir mekan, dededen kalma miras olarak kabul edilmektedir.

     Ayrıca sokak boyunca sizlerin hizmetlerine sunulmuş gönül kitaplıkları, her biri ata tohumu ile harelenmiş meyve, sebze bahçeleri ve geçmişin mimarisini bugüne taşıyan sokak haneleri yer alır. Her hanede atalarından kalma güney kafkasya kültürünü ve selamını gözlerinde bir sonraki kuşaklara aktarmak için saklayan ve Ağrı dağı misali ağırbaşlı yöre insanlarına rastlarsınız. İçiniz huzur ve umut dolarken gözlerinizi alamadığınız manzaralar arasında kaybolursunuz.Büyük ve kalabalık şehirlerde gökdelenler arasında kaybolan insanlar, bu sokağa geldiğinde binalardan çok insanların ön planda olduğunu görür ve misafir oldukları her evin baş köşesinde nerede o eski insanlar dediklerinde o insanların tam da karşılarında oturduklarını göreceklerdir.

    Nuh’un ektiği fideleri yerinde görmek, Ruhun ölümsüzlüğüne şahit olmak ve başınızı bir müddet Ağrı dağının dizlerine koymak istiyorsanız göğü perde perde delip yükselen bu heybetli dağın gölgesindeki sokak sizleri bekliyor.

                        MELEKLİ TARİHİ : 

 bugüne kadar yapılan çeşitli arkeolojik ve prehistorik (tarih öncesi) araştırmalar, bölgedeki yerleşmelerin insanlık tarihi kadar eski olduğunu, bölgenin bir çok medeniyete ve uygarlığa beşiklik ettiğini ortaya koymaktadır. Iğdırın Melekli Beldesi Kültepe mevkiinde bulunan kara obsidiyen taş aletlerle, çakmak taşından yapılmış aletler, mezolitik (yontma taş) devrin bölgede de yaşandığını göstermektedir. Iğdır (Melekli) ile ilgili olarak bugüne kadar yapılan çeşitli arkeolojik araştırmalar sonucu, Iğdır bölgesine ilk yerleşen kavim Orta Asya'dan (M.Ö. 4000) tarihinde gelen Hurriler'dir. Asyanik adı altında isimlendirilen bu toplulukla birlikte gelen diğer kavimler önce insanlık açısından önemli olan polan madenleri ve yazıyı keşfetmişlerdir. Selçuklular, Kayılar gibi bir çok Türk Boyuna ev sahipliği yapan Melekli Urartular Moğollar, Çingizler, İlhanlılar Celayırlılar, Karakoyunlular Akkoyunluların hakimiyetine girmiş, ayrıca Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan ve selçuklu hükümdarı Melikşah’ a da kışlak merkezi olmuştur. Yukarıdanda anlaşılacağı gibi 5000 yıllık bir tarihi olan melekli beldemizin tarihini korumalı bu hususta açık hava müzesi , kültür sanat galerisi gibi çalışmalar yaparak meleklinin tarihini gelecek nesillere aktarmalıyız.

r.


GELENEKLERİNE BAĞLIDIRLAR:
Melekli insanı Iğdır ve çevresinde orta Asya  Türk kültürünü en iyi yaşatan belde olarak tanımlanır, devlet geleneklerine oldukça bağlı ve Cumhuriyetçidirler, Nevruz kutlamalarının en iyi yapıldığı yer ve 1930 lu yılardan beri Atatürkün çıkarmış olduğu şapka devriminin Iğdır bölgesinde en çok uygulandığı yer olarak bilinir.


GEÇİM KAYNAĞI:
Iğdır ovasının en verimli arazilerine sahip olan melekli genelde tarım ve hayvancılıkla uğraşır büyükbaş hayvancılıkta önemli statüye sahip olan melekli ayrıca kavun, karpuz, domates, patlıcan, biber, buğday, arpay, mısır , ayçiçeği, elma, kayısı, armut, şeftali, erik ve kavak yetiştiriciliği başlıca geçim kaynaklarındandır, son zamanlarda seracılıkta Iğdırda marka haline gelen melekli nahçivan iran Ermenistan yolu üzerindeki güzergahın belediye tarafından imara açılmas ı ve fabrikaların burada yoğunlaşmasıyla ığdırın en önemli sanayi ve yatırım bölgesi haline gelmiştir, son zamanlar Iğdır halkının melekli asfalt boyunca mesire ve dinlenme alanı olarak marka haline gelen semaver çayları, mangal ve kendin pişir kendin ye tesisleride belde ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır.

 
 TARİHİ TURİSTİK YERLERİ


KÜLTEPE (URARTU TEPELERİ)   merkeze bağlı melekli kasabası sınırları içerisinde bulunan bu tarihi mekanda 1913 yılında yapılan kazılarda bir urartu mezarlığı ortaya çıkarılmış ayrıca bir çok süs eşyaları, silehlar ve mühürler bulunmuştur. Halk arasında kara kireler yada Ağrının etekleri olarakta   adlandırılan bu tepeler aynı zamanda temiz bir hava solumanın güzel bir manzara seyretmek isteyenlerin arabayla 10 dakikada gidebileceği bir yerdir.tepeden ağrı dağı istikametine doğru ilerledikçe dağ lalesi , kekikotu, papatya, nane , kaplunbağa, tavşan, keklik, kurt, yılan, bukalemun, kirpi,ve diğer yabani hayvanların yanı sıra bir çok eski tarihi mezarlara da rastlayabilirsiniz.
 
 
MELEKLİ KAYA MEZARLARI :Melekli Beldesi Kasımtığ tepe Dinazor tepesi ve Rusun bucağı diye adlandırılan mevkide bulunan bu Kaya mezarları, kayaların fiziki yapıları uygun olan yerlere kayalar dizine haline getirilerek yada  oyularak mağara şeklinde yapılmıştır,Ölen kişinin mezarına, öbür dünyada kullanması için eşyalar, kıymetli armağanlar bırakılmıştır. Mezar mimarileri de, kişilerin yaşamlarındaki standarda göre farklılaşmıştır, Hayattan ayrılan kişinin ekonomik ya da siyasi gücüne göre hazırlanan bu kaya mezarlara melekli beldesi leçelik bölgede rastlamanız mümkündür.
Ali Ekber TUFAN (Ramazan) Anıtı: ığdır merkeze bağlı melekli beldesindnde bulunan bu anıt 1918 yılında  Gaziler köyünde  Ayrım beylerinin ermeni çetecilere karşı oluşturduğu silahlı kuvvetler görev alan ali ekber tufan adına yapılmış bir anıt.  
 
 
DÜNYA DİNLERİNİN ANASI IĞDIR AĞRI DAĞI :
Müslüman , Hiristiyan, Katolik, Zerdüşt, Ateşperest gibi bir çok dinin ve medeniyetlerin merkezi olarak bilinen Ağrı Dağı, çeşitli geleneklerde farklı şekilde adlandırılmıştır. Yakut dilinde “Ağr”, İranlı’larda “Kûh-ı Nûh”, Araplar’da Büyük Ağrı’ya “Cebelü’l-hâris”, isimleri verilmiştir. Ermeniler bu dağa “Massis” veya “Masik” derken, bu dağın dört bir etrafında asırlardan beri yaşayan (Tebriz Maku Nahçivan Erivan, Kars, Iğdır) gibi eski Azerbaycan Türkleri bu dağ çift olduğu için karı kocaya benzeterek büyüğüne ER (koca) küçüğüne ise ARVAT (avrat) ERARVAT yani karıkoca ismini vermişlerdir, Batı coğrafyacıları bu dağa “Ararat” demektedirler.

IĞDIR ANIT VE MÜZESİ :Iğdırın Melekli Beldesinde bulunan bu anıt 1.3 Hektar alan üzerine oturtulmuştur. Yerden yüksekliği 43.50 metredir. Halen Türkiye’nin en yüksek Anıtıdır. Alt kısmı 350 m alanı ile Müze üst kısımı 5 kılıçtan oluşan Anıttan ibarettir.Anıtın kılıçlarının granitleri Çin’den, diğer mermer, granit, taş, seramik gibi malzemeler Türkiye’nin diğer bölgelerinden getirilmiştir.Çanakkaledeki Şehitlik Anıtı ile, paralellik arz eder. En eski Türk Devletinden Cumhuriyetimize kadar geçen evre kılıçların kabzalarında tunç döküm rölyeflerle anlatılmaya çalışılmıştır.Arkasındaki Ağrı Dağı ile bir tablo oluşturur.
 
 
 
MELEKLİ ŞAHMARAN TEPESİ:     Iğdır merkeze 5 km uzaklıkta İran, Nahçivan, Ermenistan, yolu üzerinde bulunan bu tepe tarihi açıdan oldukça önem arz etmektedir. Yöre halkı tarafından anlatılan efsanelere göre yılanların şahı ŞAHMARAN' ın yöre halkından olan Atebyle yaşadığı aşk bu tepede geçmiştir, ayrıca tepenin altında uçsuz bir mağara bulunmaktadır Şahmeranın yaşadığına inanılan tepe altındaki mağara 2002 yılında yüzeysel olarak üstü kapatılarak doldurulmuştur. Melekli belediyesi ve Iğdır Akut kulübü tarafından çevre düzenlemesi ve tepe üzerine Şahmeranın heykeli yapıldığı taktirde Iğdır’ın en önemli tarihi, turistik ve mesire alanlarından biri olacaktır. Tepe üzerinde yapılması planlanan sosyal tesisler sayesinde yakında açılacak olan sınır kapılarıyla birlikte ülkemize gelen yabancı turistler içinde önemli bir cazibe merkezi haline gelecektir.

HALK HİKAYELERİ: Melekli kasabasında asırlardan beri Şahmaran yani ayak kısmı yılan ve üst tarafı insan olan bir varlıktan bahsedilir durulur.peki Meleklide şahmaran efsanesi hakkında bilgiler nelerdir. Şahmaran Farsça bir kelime ve yılanların şahı anlamındaki Şah-ı Maran’dan geliyor. Şahmaran figürü bir yılan, bir ejderhadır. Baş kısmı insan olan, yılanla insanın birleşmesinden meydana gelmiş doğa üstü bir yaratıktır. Yılan figürleri genelde kötülük ya da uğursuzlukla ilişkilendirilirse de insan başlı Şahmaran, doğurganlık, bereket ve bilgeliği sembolize etmiştir. Eskilerden beri Melekli ve ığdır civarında uğur getirmesi için Şahmaran’ın resimleri kadınlar tarafından odaların duvarlarına asılırdı. Pek çok farklı versiyonda Şahmaran hikayesi bulunmaktadır ama bunlar genelde birbirlerinin benzeri olup, yer ve kişiler değişikliğe uğramaktadır.
 


MELEKLİDE ANLATILAN ŞAHMARAN HİKAYESİNİN ÖZETİ :  
    Yöre halkının inanışına göre, yılanların şahı Şahmaran, ve bütün yılanlar ığdırın Melekli Kasabası Kültepe Deliktaş mevkinde yaşarmış. Hükümdarları Şahmaran ise gözleri kilometrelerce uzağı görebilen, üstün niteliklere sahip bir yaratıkmış. Söylenceye göre Bir gün Atabay adlı bir genç arkadaşlarıyla Şahmaran tepe etrafında yürürken bir kuyuya düşmüş kuyuda yaşayan yılanlar Atabeyi hemen alırlar kuyunun dibinde bulunan Şahmarana götürürler, Şahmaran Atabeyle biraz konuştuktan sonra yılanlara onu öldürmesini emreder fakat Atabayin çok yakışıklı olduğunu hisseden ve yılanlara karşı cesurca direnişini gören Şahmaran Atabeyi affeder fakat ebedi olarak kuyuda onunla yaşaması ister, gel zaman git zaman Atabey kuyuda yaşamaktan sıkılmaya başlar ve Şahmarandan onu serbest bırakmasını ister Şahmaran ise bunu asla kabul etmez çünkü Atabeyi serbest bıraktığı anda insanoğlunun burayı bulacağını ve onlara zarar vereceğinin bilincindedir,  gün geçtikçe Atabayin güzelliğinin bozulduğunu ve serbest bırakılması için yalvarışlarını gören Şahmaran artık dayanamayıp deliler gibi aşık olduğu Atabayi serbest bırakmaya karar verir ve bırakır. Atabey ise bu kuyunun sırrını ve burada gördüklerini hiç kimseye söylemeyeceğine dair söz verir ve kuyudan ayrılır, bu arada dönemin padişahı amansız bir hastalığa yakalanmıştır ve onu bu hastalıktan kurtarmanın tek yolu yılanların şahı şahmaranın etinin suyunu kaynatıp içmekten geçermiş,baş Vezir ise padişahın hastalığına en çok sevinenlerden biriymiş, çünkü onunda en büyük arzusu Şahmaran’ı bulmakmış. Şahmaran’ı bulup onun etinin suyunu içerek bilgiye kavuşmak ve böylece saraydaki hakimiyeti eline geçirmekmiş,  padişahın baş veziri Atabayin Şahmarandan haberdar  olduğunun hissediyormuş, bu yüzden baş vezir Şahmaran’ı bulmak için padişahtan hemen izin istemiş padişah ise amansız hastalıktan kurtulup eski gücüne kavuşmak için hemen baş vezirine yetki vermiş, baş vezir ise Atabayi gidip evinden aldırmış ve haftalarca işkence yaptırarak  Şahmara’nın yerini söylemesini istemiş, Atabay ise konuşmamakta ısrarlı olunca vezir demişki bak Atabay biz Şahmaranı istemiyoruz padişahımız amansız bir hastalığa yakalanmış bu hastalıktan kurtulmanın tek yolu bir bitkide saklıymış var git ona söyle o bitkinin hangi bitki olduğunu desin bize Atabayde buna inanmış ve tutmuş kuyunun yolunu Kuyunun yanına vardığında, vezirin askerleri yakalamışlar Atabayi Meğer Atabay takip altındaymış. Atabayi alarak Sarayda bekletmişler. Beklerken ölüp ölüp dirilmiş. Ama son pişmanlık fayda etmezmiş.     Şahmaran’ı altın bir tepside getirmişler. Başı gururlu ve dimdikmiş Şahmaran’ın. Atabaydan başka kimseye bakmıyormuş. Gözleri sadece ve sadece ona kilitliymiş. Bir süre sessizlik olmuş. Ve sonra Şahmaran dile gelmiş…     -“Ben sana bu topraklarda Aşk ölümünedir demiştim. Ve zayıf olan ölümü hak eder. Benim zayıflığım sana aşık olmamdır maalesef. Sen bana, ben de yılanlara ihanet etmiş oldum böylece. Başımın suyu zehirlidir. Bilgi kuyruğumdadır. Ceza istiyorsan zehirimi iç.” Demiş Atabay’e   Bu sözlerden sonra Şahmaran oracıkta kesilmiş. İki ayrı kazan kaynamış. Zehir kazanı ve bilgi kazanı.     Vezir Şahmaran’ın sözlerini dinleyerek kuyruk suyunu dikmiş başına. Atabay ise ölümden başka bir şey düşünmeden zehir dolu tası içmiş.   Vezir, hemen yıkılmış, vücudunun her yerinden kanlar fışkırmaya başlamış.Atabay, içindeki yangının azar azar söndüğünü hissetmiş ve yavaşça çıkmış gitmiş saraydan.   O günden beridir, o topraklarda , yoksul halkın arasında bir lokman hekim olarak almış yürümüş Şahmaran….
IĞDIR AKUD KÜLTÜR ARAŞTIRMA EKİBİ

(URUSUN BUCAĞI)
Melekli Beldesinde bulunan bu ilginç kalıntı yöre halkınca urus’un bucağı yada dinazor tepe ismiyle anılan mevkide bulunmaktadır. Yöre halkı tarafından kaya dinazorla ilgili bir çok efsaneler anlatılmaktadır. Söylenceye göre urus’ un bucağı mevkide APATOSAURUS türünden bir dinazor yaşarmış ve yörede yaşayan insanlar buna kısacası urus dermiş.  urus un bucağı mevkisi isminide bu dinazorun uzantısından almış, dinazor otçul ve zararsız ve yöre halkı tarafından çok sevilirmiş, Ağrı Dağının patlaması sonucu Apatosaurus püsküren lavlar altında kalarak taşlaşarak fosil haline gelmiş. Günümüzde aynı mevkide apatosaurus soyundan geldiğine inanılan iri kertenkele türleride mevcuttur. Taş dinazor etrafında bozulmamış doğal manzarasının yanı sıra çevre düzenlemesi yapıldığı taktirde ığdırın en önemli turizm cazibe merkezi haline gelecektir.
Apatosaurus:  (anlamı: aldatıcı kertenkele) Jura döneminin sonunda, yani günümüzden 140 milyon yılı aşkın süre önce  yaşadığı söylenmektedir  otçul dev boyutlu dinazor türü.
Dinazorlarla ilgili pek çok filmde ve kitapta kullanıldığı adıyla Brontosaurus da denen bu dev boyutlu dinazora, paleontoloji uzmanları, Apatosaurus adını vermişlerdir.


  #Iğdırın en güzel köyü,doğunun en güzel köyü, el değmemiş yerler,nuhun şehri,nuhun arka bahçesi, #ararat, #erarvat, #irevan, #yerevan, #nevruz kültürü,dünyanın en şirin köyü,dünyanın en doğal köyü,dünyanın en renkli sokakları,ığdır, , #ığdırağrıdağı,the most beautiful village, the most beautiful village in the world, Turkey's most beautiful village, زیباترین دهکده ترکیه, Самая красивая деревня Турции, トルコで最も美しい村,

 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol