IĞDIR KENT ARŞİVİ
Iğdır Melekli Ata Ocağı Kent Arşivi:
(Bölge Kültürünün Yaşayan Hafızası)
Iğdır'da kültür, sanat ve etnografya müzesi olarak hizmet veren Melekli Ata Ocağı Kent Arşivi, bölgenin zengin kültürel mirasını gün yüzüne çıkararak gelecek nesillere aktarmayı amaçlayan önemli bir kuruluş olarak öne çıkıyor. Bu özel mekân, yalnızca Iğdır'ın değil, Nahçıvan, Tebriz, Maku, Culfa, Kars, Ardahan ve Ağrı gibi çevre ülke ve illerde yaşayan insanlarında hafızasında yer alan gelenek ve görenekler, halk hikayeleri, şiirler, maniler, efsaneler ve mitolojik unsurlar kayıt altına alarak arşivliyor.
Melekli Ata Ocağı, bu zengin hazine kültürellerini koruma misyonunu üstlenirken insanların samimi anılarına, günlük yaşamlarına ve folklorik öğelere kulak vererek Bölgedeki yaşlılarla yaşananlar hakkında ikili sohbetler ve anlatımlar sayesinde kültürel hafızada yaşayan değerleri hem yazılı hem de sesli kayıtlarla belgelenmektedir. Yapılan bu gönüllü çalışmayla geçmişe ait gelenekler, hikayeler ve halk şiirleri incelenerek kaybolma riskine karşı koruma altına alınması sağlanmıştır.
Kent arşivi olarak işlevsellik gören Melekli Ata Ocağı, toplumun kültürel hafızasını canlı tutarken aynı zamanda bölgedeki şair ve yazarlarında yayınlanan kitaplarını da kütüphanesinde muhafaza ederek gelecek nesillere aktarmayı planlıyor. Ziyaretçiler, bu mekanlarda halkın kolektif hafızasında saklı kalan hikayelerle, halk edebiyatı eserleriyle ve geleneksel yaşamayla ilgili en ince ayrıntılarla tanışma fırsatı buluyor. Melekli Ata Ocağı'nın özverili çalışmaları sayesinde, Iğdır ve çevresindeki benzersiz kültürel varlıklar özetlenerek gelecek nesillere aktarılacak bir arşiv rolünü üsleniyor.
Bu arşiv, bir yandan kültür araştırmacılarına kaynak olmayı sürdürürken bir yandan da bölge kültürünün unutulmaması ve gelecek kuşaklara aktarılması görevini üstlenmektedir.
Iğdır Melekli Ata Ocağı Kent Arşivi:
Iğdır'ın Melekli beldesinde yer alan Melekli Ata Ocağı, sadece yöresel bir ev olmaktan öte, bölgenin kültürel mirasını yaşatan bir müze ve kent arşivi olma özelliğini taşıyor. Bu eşsiz mekân, Iğdır ve çevresindeki zengin kültürel dokuyu, mitolojileri, halk hikayelerini, şiirlerini, manilerini ve gelenek göreneklerini günümüze taşıyarak gelecek nesillere aktarma misyonunu üstleniyor.
Yüz yıllık geçmişi olan bu ev, ilk inşa edildiği dönemler bölge mimarisinin özelliğini taşıdığından zaman içerisinde yapılan eklemelerle tamamen yöresel bir eve dönüştürülmüştür. Yapı içerisinde sergilenen eski ev eşyaları, tarım aletleri, halılar ve diğer kültürel objeler, geçmişin izlerini günümüze taşıyor.
Melekli Ata Ocağı, sadece materyal kültürüyle değil, aynı zamanda bölgenin sözlü kültürüyle de yakından ilgileniyor. Iğdır başta olmak üzere Nahcivan, Tebriz, Maku, Culfa, Kars, Ardahan ve Ağrı gibi illerde yaşayan insanların hafızalarında yer eden bilgileri, yapılan röportajlar ve ikili sohbetlerle kayıt altına alıyor. Bu sayede, bölgenin mitolojileri, gelenek görenekleri ve kültürel değerleri, yöre insanının kendi ağzından dinlenerek arşivleniyor. Böylece, Iğdır'ın kültürel mirası, gelecek kuşaklar tarafından da yaşatılacak ve korunacak.
Dev Kütüphaneyle Geleceğe Uzanan Köprü
Araştırmacı Yazar Coşkun Oluz tarafından Kent arşivi o Melekli Ata Ocağında yer alıyor, Kent Arşivi toplumun kültürel hafızasını canlı tutarken aynı zamanda bölgedeki şair ve yazarlarında yayımlanmış kitaplarını da kendi bünyesinde oluşturduğu kütüphanesinde muhafaza ediyor. Iğdır, Kars, Ardahan, Ağrı, Nahcivan, Tebriz, Maku ve Türkiye’nin çeşitli illerinde yaşayan şair ve yazarlarında yayımlanmış kitaplarını kendi kütüphanesinde arşivleyerek gelecek nesillere aktarmak için önemli bir işlev görüyor.
Anahtar Kelimeler: Melekli Ata Ocağı, Iğdır, kültür müzesi, Coşkun Oluz, etnografya müzesi, kent arşivi, yöresel ev, sözlü tarih, mitoloji, gelenek görenekleri, kültürel miras #MelekliAtaOcağı #Iğdır #KültürMirası #SözlüTarih #YöreselEv
Iğdır: Üç Ülkenin Kesişim Noktasında Üç Para Birimli Şehir!
(Iğdır'da Manat ve Tümen Rüzgarı )
IĞDIR - Türkiye'nin doğu sınırında stratejik bir konuma sahip olan Iğdır, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda ilginç ekonomik dinamikleriyle de dikkat çekiyor. Azerbaycan ve İran ile olan komşuluğu sayesinde kent, adeta üç farklı para biriminin buluşma noktası haline gelmiş durumda. Türk Lirası'nın yanı sıra Azerbaycan Manat’ı ve İran Riyal’i (Tümen), Iğdır'ın canlı ticaretinde aktif olarak kullanılıyor.
Nahcivan ve İran'dan gelen ziyaretçilerin sıkça uğrak yeri olan Iğdır'da esnaf, komşu ülke vatandaşlarının kendi para birimleriyle yaptıkları ödemeleri rahatlıkla kabul ediyor. Zira Manat ve Tümen, şehirdeki pek çok kişi tarafından biliniyor ve günlük alışverişin bir parçası haline gelmiş durumda.
Bu durum sadece turistler için geçerli değil. Hafta sonlarını komşu ülkelerde geçirmeyi tercih eden Iğdır halkı da, İran ve Nahcivan'daki alışverişlerinde Türk Lirası'nı sorunsuz bir şekilde kullanabiliyor. Ağrı Dağı'nın gölgesindeki bu sınır şehri, farklı para birimlerinin değerinin ve görünümünün yaygın olarak bilindiği, kendine özgü bir ekonomik yapıya sahip.
Gelecekte bu ekonomik çeşitliliğin daha da artması bekleniyor. Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapısının Zengezur Koridoru ile birlikte açılması halinde, Iğdır'daki mevcut para birimi yelpazesine Ermenistan Dramı'nın da eklenmesi öngörülüyor.
Nüfusuna oranla Türkiye'de en çok pasaport sahibi bulunan iller arasında yer alan Iğdır'ın bu sıra dışı ekonomik yapısı, bölgedeki yoğun kültürel etkileşimin ve sınır ticaretinin canlı bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Iğdır, üç farklı ülkenin para biriminin günlük hayatta iç içe geçtiği, Türkiye'nin kendine has ve dikkat çekici şehirlerinden biri olarak öne çıkıyor.
IĞDIRDA ANLATILAN ELMBİLEN MİTOLOJİSİ
Elimbilen (Bilener) Hikayesi
Iğdır ve çevresinde anlatılan bu mitolojiye göre Bir zamanlar, Ağrı Dağı'nın eteklerinde, Elimbilen bir diğer adıyla (Nahçivan yöresinde Bilener ) adında sırlarla dolu bir varlık yaşardı. Yöre halkı, Elimbilen’in çok büyük kulaklarının olduğunu ve bu iri kulakların onun bilgelik kaynağı olduğunu söylerlerdi. Elimbilen, uyuduğunda bir kulağını altına, diğer kulağını ise yorgan gibi üstüne serermiş. Elimbilen yere serdiği kulakla yerin altını yani gizli olan tüm sırları dinlermiş, diğerini ise gökyüzüne açarmış. Böylece, yerin derinliklerinde gizli olan sözleri ve gökyüzündeki bilgilerin tümünü dinlermiş.
Bir gün, dağın eteklerinde bir köyde, genç bir bilgin olan Aykız, Elimbilen’i görmek için yola çıkar. Aykız, ehil, bilgili insanlara saygı gösteren, her zaman sorgulayan ve öğrenmeye aç biriydi. Kendi kendine, “Elimbilenle bir gün karşılaşıp onun bilgilerinden, ilminden yararlanmalıyım” derdi.
Aykız, uzun bir yürüyüşün ardından Ağrı Dağı’nın püskürttüğü lavların bitimine yakın bilinmeyen bir yere ulaştı, Dağın heybetli görkemi ona cesaret veriyordu ve Elimbilen’i bulmak için gözlerini dikkatlice etrafa dikti. Gün batarken, dağın en yüksek noktasında bir ışık parlıyordu. Aykız, o ışığın peşinden gitmeye başladı. Işığa yaklaştıkça, Elimbilen’in silueti belirmişti karşısında. Aykız, heyecanla selam verip, “Ey Elimbilen, beni bilgelik yoluna rehberlik et!” dedi. Elimbilen, Aykız’ın aklındaki soruları duydu ve gülümseyerek, “Sorgulayan bir zihin her zaman doğruya ulaşır,” dedi.
Aykız, Elimbilen’e birçok soru sordu. Yeraltındaki gizemler, gökyüzündeki yıldızların sırları ve insan ruhunun derinlikleri hakkında bilgi almak istedi. Elimbilen, ona her zaman doğru olanı anlattı. Aykız, dinledikçe, içindeki bilgeliğin kapıları aralandı.
Ancak Elimbilen, Aykız’a bir uyarıda bulunarak: “Bu bilgileri sadece doğru amaçlarla kullanmalısın. Gerçek bilgelik, bilgiyi paylaşırken sadakat ve sevgi ile gelir.” Aykız, Elimbilen’in sözlerini kalbine kazıyarak tekrar köyüne döndü.
Köyüne vardığında, öğrendiklerini insanlara aktarmak istedi, ancak, herkes Aykız’ın anlattıklarını anlamıyordu, birçok kişi, bilgiye erişimin yalnızca bir avuç insan için mümkün olduğuna inanıyordu. Aykız, Elimbilen’in öğrettiklerini yaymak için çok çaba gösterdi fakat bir türlü başarılı olamadı.
Zamanla, Elimbilen’in hikayesi köyde bir efsane haline geldi. Aykız, Elimbilen’in yalnızca sorgulayan ve ilmi seven kişiler tarafından görülebileceğini anlamıştı. Aradan yıllar geçtikten sonra, Aykız bilgelik arayışında yalnız kalmamıştı, köydeki diğer gençler de onunla birlikte onun izinden giderek Elimbilen’i aramaya başladılar ve her biri bu kutlu dağın eteklerinde Elimbilen’in bilgeliğini öğrenmek için mücadele ediyorlardı.
Sonunda, Elimbilen’in öğretileri, köyde bir bilgi kaynağı haline gelmişti. Aykız, Elimbilen’in sözlerini dinleyerek köydeki insanları gün be gün aydınlatıyordu, köydeki insanlar tarafından artık bilgiye ulaşmanın, sorgulamanın ve öğrenmenin önemi anlaşılmıştı. Elimbilen, dağın eteklerinde yaşayanların kalplerinde ve zihinlerinde sonsuza dek yaşamaya devam etti.
Iğdır ve çevresinde, Elimbilen’in hikayesi, asırlardan beridir kuşaktan kuşağa, kulaktan kulağa anlatılmaya devam ediyordu. ığdır melekli ata ocağı kent arşivinden

“Her toplumun mitolojisi o toplumun kültürel ve zihinsel yapısına ayna tutar”
“ÖKÜZÜN İKİ BOYNUZU ARASINDA BİR DÜNYA”
İnsanoğlu tarih boyunca üzerinde yaşadığı yeryüzünün şekli, yapısı ve meydana gelen doğa olaylarını da hep merak etmiş ve bu konuda gözlem ve deneyimlerinin yanında hayal gücünü de kullanarak çeşitli fikirler ortaya koymuştur. Bunlardan biriside depremlerin oluşuyla ilgili ortaya attığı mitolojilerdir.
Özellikle Türklerin yoğun olarak yaşadığı büyük bir coğrafyada “Dünya öküzün boynuzundadır” sözü çok yaygındır. Çıkış merkezi Asya olan bu mitolojinin Asya ve Anadolu da olduğu gibi Iğdır ve çevresinde de halen yaşlılar tarafından anlatılmaktadır.
Iğdır’da geçmişten günümüze kuşaktan kuşağa, kulaktan kulağa aktarılan bu Mitolojiye göre dünya’nın sarı bir öküz’ün boynuzları arasında olduğu, sarı öküzün ise büyük bir kaya parçasının üzerinde durduğu, bu kaya parçasının da su da bulunan bir balığın sırtına oturduğu anlatılmaktadır. Depremlerin oluşunun ise sarı öküzün herhangi bir sebepten dolayı hareket etmesinden kaynaklı olduğuna inanılmaktaydı.
Geçmişte toprağı işlemek, insanların hayatlarını idame ettirmelerinin yegâne yolu idi. “Dünya öküzün boynuzundadır” sözünün anlam derinliği ise Iğdır yöresinde şu şekilde yorumlanmaktadır.
Geçim kaynağı sadece tarım ve hayvancılığa dayanan atalarımızın bütün kazançları topraktan geliyordu, toprağı işlerken de en sadık yardımcıları olan öküz toprağı ekip biçmede, ürünü kaldırmada, yük taşımada, harmanlamada ve öğütmede evin en kıymetlisi sayıldığından elbette ki bütün dünyayı bir öküzün boynuzları arasına sığdıracaklardı. Kısacası insanoğlunun tek geçim kaynağı olan topraktı ve bunu işlemenin de yolu makinenin olmadığı o dönemlerde öküze bağlıydı. Bu nedenle insanoğlu dünyanın yükünü öküzün sırtına yüklemişlerdir. Kaynak: Iğdır Melekli kent arşivi
Coşkun Oluz: Iğdır'a Adanmış Bir Hayat
1970 yılında Iğdır'da doğan Coşkun Oluz, Iğdır Üniversitesi Makine Bölümü'nden yüksek okul mezunudur. Yaşamını Iğdır merkezde sürdüren Oluz, köklerine bağlılığı, doğa sevgisi ve Iğdır'ın kültürel ve turistik potansiyeline olan derin inancıyla tanınan bir araştırmacı, yazar ve gönüllüdür. Yerel halktan edindiği değerli bilgileri titizlikle derleyerek, Iğdır'ın zengin tarihini ve doğal güzelliklerini gün yüzüne çıkarmak için önemli çalışmalar yürütmektedir.
Gönüllülük Esasıyla Yürüttüğü Çalışmalar ve Iğdır'a Katkıları:
Coşkun Oluz'un Iğdır'a olan katkıları çok yönlüdür ve tamamına yakını gönüllülük esasına dayanmaktadır. İşte bu alandaki önemli çalışmaları:
- AKUD'un Kurucu Başkanlığı: Coşkun Oluz, İskender Iğdır Ağrı Dağı Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü'nün (AKUD) kurucu başkanıdır. Bu önemli oluşumla birlikte, bölgede dağcılık ve doğa sporlarının gelişmesine öncülük etmiş, doğa sporları parkurlarının oluşturulması ve bu alanda bilinçlendirme çalışmaları yapmıştır. AKUD bünyesinde düzenlenen dağcılık eğitim kamplarıyla, gençlerin doğayla iç içe olmasını ve bu alanda yetkinleşmesini sağlamıştır.
- Iğdır Ata Ocaklarının İlk Kurucusu: Kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması konusunda büyük bir hassasiyet gösteren Coşkun Oluz, Iğdır Ata Ocaklarının ilk kurucusudur. Özellikle Melekli kasabasındaki Ata Ocağı Evi, onun bu vizyonunun somut bir örneğidir. Bu ocağı ziyaret eden öğrenciler ve öğretmenlerle yaptığı sohbetlerle, Iğdır'ın geleneklerini, göreneklerini ve sözlü tarihini canlı tutmaktadır.
- Iğdır Spor Vadisi Projesinin Fikir Babası: Coşkun Oluz, Iğdır'ın spor turizmi potansiyelini öngörerek Iğdır Spor Vadisi projesinin fikir babası olmuştur. Bu proje, bölgenin doğal yapısına uygun spor alanları oluşturarak hem yerel halkın sporla iç içe olmasını hem de dışarıdan spor turizmi için gelenlerin ilgisini çekmeyi amaçlamaktadır.
- Akkoyunlu Açık Hava Müzesi'nin Gönüllü Sponsoru ve Proje Sahibi: Iğdır'ın Melekli beldesinde bulunan tarihi Akkoyunlu medeniyetine ait kalıntıların değerlendirilmesi ve korunması amacıyla hayata geçirilen Akkoyunlu Açık Hava Müzesi'nin gönüllü sponsorluğunu üstlenmiş ve projenin sahibi olmuştur. Bu müze, bölgenin tarihi zenginliğini gözler önüne sererek kültürel turizme önemli bir katkı sunmaktadır.
- Bölgesel Turizm Değerlerinin Keşfi ve Tanıtımı: Coşkun Oluz, Iğdır ve çevresindeki birçok doğal ve tarihi güzelliğin keşfedilmesi ve turizme kazandırılması için yıllarca gönüllü olarak çalışmıştır. Bu kapsamda fikir babası olduğu ve tanıtımına büyük emek verdiği yerler şunlardır:
- Iğdır İrem Bağları: Eşsiz doğal güzelliğiyle bilinen İrem Bağları'nın potansiyelini ortaya çıkarmıştır.
- Iğdır Erhacı Açık Hava Müzesi: Bölgenin tarihi dokusunu yansıtan bu müzenin oluşumuna katkı sağlamıştır.
- Tuzluca Testere Vadisi: İlginç jeolojik yapısıyla dikkat çeken bu vadinin tanıtımında aktif rol oynamıştır.
- Ekerek Vadisi: Doğal güzellikleriyle öne çıkan bu vadinin keşfedilmesi ve korunması için çaba göstermiştir.
- Gökkuşağı Tepeleri: Renkli toprak yapısıyla büyüleyici bir manzara sunan bu tepelerin tanıtımına katkıda bulunmuştur.
- Gaziler Vadisi: Tarihi önemi olan bu vadinin turizme kazandırılması için çalışmalar yapmıştır.
- Aralık Ortaköy Tarihi Hamamı: Bölgenin kültürel mirası olan bu tarihi hamamın korunması ve tanıtılmasına destek olmuştur.
- Karakoyunlu Açık Hava Müzesi: Tıpkı Akkoyunlu Müzesi gibi, bu müzenin de oluşumuna katkı sağlamıştır.
- Gökçeli Köyü Şehit Ağacı: Tarihi ve duygusal önemi olan bu anıt ağacın korunması ve bilinirliğinin artırılması için çaba göstermiştir.
- Melekli Kıpçak At Çiftliği: Bölgenin kültürel ve biyolojik çeşitliliğine katkı sağlayan bu çiftliğin tanıtımına destek olmuştur.
- Iğdır Nahcivan Tebriz Pazarı: Iğdır merkezde bulunan bu tarihi pazarın kültürel ve ticari öneminin vurgulanması ve korunması için çalışmalar yapmıştır.
- Haydar Aliyev Parkı Projesi: Iğdır'ın Azerbaycan ile olan tarihi ve kültürel bağlarını güçlendirmek amacıyla önemli bir girişimde bulunmuştur. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in isminin Iğdır'da yaşatılması için dönemin belediye başkanı Nurettin Aras'a teklif götürerek şehir merkezindeki bir parka Haydar Aliyev'in isminin verilmesi için bir proje hazırlamış ve bu proje kabul görmüştür. Bu, Oluz'un sadece yerel değil, aynı zamanda bölgesel kültürel ilişkilere de önem verdiğini göstermektedir.
Coşkun Oluz, tüm bu çalışmaları büyük bir özveri ve Iğdır sevgisiyle yürütmektedir. Maddi bir beklentisi olmaksızın, tamamen gönüllülük esasıyla hareket ederek Iğdır'ın kültürel ve doğal zenginliklerinin korunması, tanıtılması ve gelecek nesillere aktarılması için çaba göstermektedir. Onun bu çalışmaları, Iğdır'ın turizm potansiyelinin artmasına, kültürel mirasının değerinin anlaşılmasına ve bölge halkının bilinçlenmesine önemli katkılar sağlamaktadır. Coşkun Oluz, gerçek bir Iğdır sevdalısı olarak, bölgesi için değer yaratan önemli bir şahsiyettir.
Iğdır'a gönül bermiş bir insan:
Coşkun Oluz, Iğdır'ın zengin kültürel tarihini gün yüzüne çıkararak gelecek nesillere farklılığı kendine misyon edinmiş önemli bir kültür elçisidir. Ağrı Dağı'nın eteklerindeki bu kadim şehrin tarihi, doğal güzellikleri ve kültürel değerleri üzerine
“Güneşin Doğduğu Kent Iğdır” adlı eseriyle Iğdır'ı dünyaya tanıtan Oluz, “Sırtını Ağrı Dağına Yaslayan Şehir IĞDIR” ve “Evrenin Dili Nevruz” gibi önemli eserlerle de adından söz ettirmiştir. Bu özgür, Iğdır'ın tarihi geçmişi, geleneksel ve doğal güzellikleri, okurlara derinlikli bir şekilde aktarılıyor.
Her ne kadar uzun yıllar memleketinden kurtulmuş olsa da, Iğdır'a ait olan sevgi ve bağlılık hiç azalmamıştır. Nevruz kutlamaları ve Ölüler Bayramı gibi önemli kuralların analizleri yapılarak, Iğdır'ın kültürel zenginliğini belgelemiş ve bu kullanımı koruma çabasına katkı sağlanmıştır. Özellikle Iğdır yöresindeki kültürel çeşitlilik üzerine üremeler yapmış, önemli bir hücreler doldurulmuş ve bu alanın daha iyi korunmasını sağlamıştır.
Coşkun Oluz, Iğdır'ın geleneksel evleri olan Melekli Ata Ocağı'nı ilk müzeye dönüştürülen kişi olarak tanınmaktadır. Bu sayede Iğdır'ın yerel tarihi ve yaşam tarzı gelecek nesillere aktarılmıştır. Ayrıca diğer atakların oluşumlarına öncülük ederek bu kültürel üretimin yaygınlaşmasına ve korunmasına büyük katkı sağlamıştır.
Tarihsel ve kültürel üretimin sanatsal bir yaklaşımla korunmasını sağlamak Oluz, özellikle genç nesillerin bu değerlere sahip olmasını teşvik etmektedir. Onun çalışmaları sayesinde Iğdır'ın kültürel birikimi yalnızca korunmakla kalmamış, aynı zamanda yeni nesillere ilham veren bir kaynak haline gelmiştir.
Coşkun Oluz, sadece bir yazar ve halk sanatçısı değil, aynı zamanda Iğdır'ın kültürel hafızasının koruyucusu ve elçisidir. Onun sayesinde Iğdır'ın zengin kültürel birikimini taşıyacaktır.
Kültürel ve Sosyal Çalışmalar
- 1999: Iğdır Melekli Türk Kültür Otağı'nı kurdu.
- 1998-1999: “Güneşin Doğduğu Kent Iğdır” adlı kitabı yazıldı.
- 2001: Iğdır Akud Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü'nü kurdu.
- 2002-2009: Türkiye Dağcılık Federasyonu (TDF) İl Temsilcisi olarak Ağrı Dağı'nın kuzey rotasının dağcılık turizmine dağıtılması için çalışmalar yürüttü.
- 2005-2006: Iğdır Tuzluca Kelekli Köyü ve Erhacı Köyü'nde dağcılık ve kaya tırmanışı eğitim kursları düzenlendi.
- 2005: Iğdır Nahçıvan Dostluk Festivali'nin düzenlenmesi için rehberlik yaptı.
- 2007: Uluslararası Ağrı Dağı Zafer Tırmanışı'nda Mustafa Kemal Atatürk ve Haydar Aliyev'in posterlerini zirveye taşıyarak dikkat çekti.
- 2008: Iğdır'daki tarihi mezarlıklar ve Babek Mağarası gibi alanlarda turizme ulaşmak için çalışmalar yaptı.
- 2008: Geleneksel Iğdır evleri olan Ata Ocaklarının yeniden canlandırılmasını sağladı.
- 2010-2018: Geleneksel Melekli Nevruz Şenlikleri Festivali'ni düzenlendi.
- 2018: Melekli Akkoyunlu Açık Hava Müzesi'ni turizme kazandırdı.
- 2009-2024: Iğdır mitolojileri ve halk hikâyeleri üzerine kapsamlı bir inceleme yapıldı.
- 2024: "Evrenin Dili Nevruz" ve "Sırtını Ağrı Dağına Yaslayan Şehir IĞDIR" adlı kitap çalışması tamamlandı (henüz yayımlanmadı).
Coşkun Oluz, kültürel değerleri koruma ve tanıtma konusundaki çabalarıyla Iğdır'ın zamanında ve geleceğe damga vuran bir isimdir.