NEVRUZ BAYRAMI


 
ASYANIN ORTAK SEVİNÇ NİDASI NEVRUZ      
          Dostluk ve sevgi günleri diye anılır bayramlar, kırgınlıkların unutulduğu, küskünlüklerin bir yana bırakıldığı günler, Onun için bayram günlerinde ne olursa olsun belli bir iyimserliğin yayılmasına çalışılır. Tatlı yiyip tatlı konuşma, anlayışlı olmaya çalışmak, bizim birbirimizden güzel bayramlarımıza has bir üsluptur, işte tüm bu iyimserliğin sergilendiği kardeşliğin, paylaşmanın ön plana çıkarıldığı bu güzel bayramlarımızdan biriside nevruzdur
İçinde bulunduğumuz Mart ayı,   bahar mevsiminin başlangıcı   gibi güncel konular hemen aklımıza NEVRUZ’ u getirir,  
  
NEVRUZ’A GENEL BAKIŞNEVRUZ, Nevruz; Orta Asya, Orta doğu, Kafkaslar,  Anadolu ve Balkanlar gibi geniş bir coğrafyaya yayılan Türklerde  geleneksel millî bayramlarından birisi de Nevruz’dur. Nevruz bayramının tarihi Türklerin tarihi kadar eskidir, binlerce yıldır kadim Türkler tarafından bu bayram  doğanın uyanışı ve BAHAR bayramı olarak kutlamışlardır.   

Ayrıca Nevruz; geniş bir coğrafyaya yayılan Türklerle birlikte  aynı coğrafyada yaşayan farklı  milletler tarafındanda  çeşitli  mitolojik ve efsanevi unsurlarla örülüp ortak bir kültür öğesi haline getirilerek kutlanan bir bahar bayramıdır. Türklerle birlikte aynı coğrafyada bulunan diğer milletlercede kutlanan Nevruz’un özünde, baharla başlayan yeni bir yılın tazeliği ve heyecanı vardır.

     Adriyatik’ten Çin seddine kadar uzanan büyük bir coğrafyada Nevruz, insanları birbirine kenetleyen, birlik ve beraberliği pekiştiren bir gündür. Türk kültüründen kaynaklanan Nevruz bayramı, her yönüyle Türk gelenek ve görenekleriyle zenginleşmiş ve temeli beş bin yıllık tarihine dayalı milli bir bayramdır. Türkler, bu takvim değişikliğini toprağın uyandığı gün ile özdeşleştirmiştir. Nevruz Başta Türkler olmak üzere  Afganlar, Arnavutlar, Farslar, Gürcüler, Kürtler, Zazalar ve balkanların büyük bir bölümünde  kutlanan geleneksel yeni yıl ya da doğanın uyanışı ve bahar bayramı olarak adlandırılır.

Aynı topluluklarda  bir doğa var oluş, diriliş, yeniden yapılanma ve tabiat  bayramı olarak nitelendirilen  Nevruz  Bahar bayramı, İl dönümü, Yılbaşı, Sultan Nevruz, Noruz, Sultan Mevriz , Mart dokuzu gibi çeşitli isimlerle kutlamaktadır.    Kısacası Nevruz; tüm Asya, Anadolu, Kafkasya, Ortadoğu, halklarınca mitolojik destan ve efsanelerle süslenmiş ve çeşitli kültür ortamlarında biraz farklı bir içeriğe sahip olsa bile sonuçta yine yeniliği başlangıcı temsil etmektedir. Bu nedenle Nevruz’u geniş bir coğrafyada yaşayan çeşitli toplulukların ortak kültür öğesi ve ulusal kaynaşma vasıtası olarak özetleyebiliriz.

            -2010'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 3000 yıldan beri kutlanmakta olan bu şenliği, Dünya Nevruz Bayramı ilan etmiştir. 28 Eylül - 2 Ekim 2009 arasında Abu Dhabi'de hükümetler arası toplanan Birleşmiş Milletler Manevi Kültür Mirası Koruma Kurulu, Nevruzu Dünya Manevi Kültür Mirası Listesi 'ne dahil etmiştir.  2010'dan başlayarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Mart'ı "Dünya Nevruz Bayramı" olarak kabul etmektedir.

BİLİMSEL AÇIDAN NEVRUZ:  Güneş yıllık zahiri hareketlerizamanı, Mart ayının yirmibirinde (bazen yirmisinde) ekvatoru keserek, dünyanın güney yarımküresinden kuzey yarımküresine geçer. Bu zamanda güneş tam ekvatorda olduğundan, her yerde gece ile gündüz eşitlenir, yer yüzünün kuzey yarımküresinde ekonomik bahar başlar. Buna göre de güneşin Mart ayının 21’de ekvatoru kestiği noktaya, yaz beraberliği noktası denir. Bu nedenle eski çağlarda Asya ve Orta doğuda  kullanılan  12 hayvanlı takvime göre nevruz (21 mart) yılbaşına (il dönümü) denk gelmektedir.

IĞDIRDA NEVRUZ  KUTLAMALARI:  Iğdır’da Nevruz bayramına çok büyük bir  önem verilmektedir, Yörede Milli bayram olarak kabul edilen nevruz; bayramlar içerisinde birinci sırayı almaktadır. Çocuğu, genci, yaşlısı hastası tüm halkın katılımıyla gerçekleştirilen Nevruz etrafında birçok gelenek, görenek, adet ve inanmayı içeren uygulama ve pratik yer almaktadır. Yöre halkı tarafından bayram; “Toprak bayramı”, “Baharın simgesi”, “toprağın uyanışı”, “eski yılın bitişi, yeni yılın gelişi”, “Baharın başlangıcı”, “iklimin değişmesi”, gibi isimlerle ifade edilmektedir. Yöremizde asırlardan beri kuşaktan kuşağa aktarılan Nevruz geleneğinde son Cemre’nin toprağa düşmesiyle   bütün doğa kış uykusundan uyanır, tabiat ak giysisini çıkarıp yeşil kıyafetini giymeye başlamasıyla Nevruz bayramı başlamış olur. böylece insanında kanı hareketlenerek, ruh hali yükselir ve ekmek, biçmek, kurmak, yaratana şükranda bulunma isteğinin artar. Ayrıca kutlamalarda yemekler tatlılar pişirilerek yeddi Nevin’ler dağıtılır ve evlerden şenlik sesleri yükselmeye başlar.     Nevruzun çok geniş kapsamlı bir bayram olduğu yadsınamaz bir gerçektir, kutlamalar 20 gün önceden başlar hasta, yaşlı ve ölüler ve tüm doğayı  kapsayan bu bayram çocuklar sonra gençler ve son olarakta büyükler arasında kutlanır ayrıca uzak yerlerde olanlar ise mümkün olduğu kadar bayramı Ata ocağı dedikleri baba evinde geçirirler , Yöre halkı Bayramı özellikle birbirilerine yaptıkları ziyaretlerle kutlarlar. Bu ziyaretlerde birbirilerine dargın olanlar barışır,    küçükler büyüklerini,  sihatli olanlar, hastaları ziyaret ederler. Yoksul insanlara, yetimlere, kimsesizlere yardımlar edilir ve yakın zaman zarfında dünyadan göç eden merhumların evlerine toplu ziyaretler yapılarak yas halindeki yakınlarının tesellisine çalışılır ve acıları paylaşılarak küçültülür. Böylece yöre halkı aralarındaki anlaşmazlıklar, sıkıntı ve acılarını eski yılda bırakıp yeni yıla temiz kalp, sağlam düşünce, güzel dilekler ve barış niyetleri ile girerler...
     Nevruz Bayramı halkımıza büyük bir manevi güç olduğu da yadsınamaz bir gerçektir. Çünkü bayram arifesinde son çarşamba günü herkes kötü söz orucuna girmiştir. Bu günde kimse kötü bir söz söyleyemez, dedikodu yapamaz, evlerde, bahçelerde, balkonlarda hep iyi şeylerden bahsedilir. Allah dergahında samimiyetle dua edilir, arzular, istekler dile getirilir. Buradaki amaç kapıdan, pencereden, perde arksından kulak falına çıkan komşuların, yürek açan sözler hayır bereket arzusu ve Allah kelamı duyması içindir. Buradanda anlaşılacağı gibi yöremizde kutlanan bu güzel bayramda yalnızca insanlar kendi ailelerini değil başkalarını da kapsıyor, önemsiyor ve onlarında huzur ve refahını arzuluyor. Böylece Nevruz’un hem insani hemde çok soylu bir bayram olduğu ortaya çıkıyor.    Iğdır yöresinde Nevruzla ilgili inançların temelinde tüm diğer topluluklardada olduğu gibi Toprağa olan sevgi ve tarımsal iş gücüne karşı duyulan isteğin yanı sıra bolluğa ve refaha kavuşmanın sadece alın teriyle sağlanabileceği düşüncesi vardır.

          -Nevruz,  genel anlamda bir  “doğa bayramı” dır. Baharın başlangıcıdır, hem insanın hem de  doğadaki tüm canlıların yeniden kıpırdanış ve tazelenmesidir. Toprağın  nefes alması ve mahsulün  bolluğu dileğidir.  Bu nedenle, her şeyi ile toprağa  bağlı olarak yaşayan eski toplumlar, daha çok verim alabilmek, daha çok mutlu olabilmek için, doğanın yenilendiği  günü bayram kabul ederek, çeşitli geleneksel etkinliklerle  kutlamaktadırlar.

 

IĞDIRDA NEVRUZ KUTLAMA AŞAMALARI:   NEVRUZ’ diğer bayramlarla kıyaslandığında Nevruzun çok soylu ve kapsamlı bir bayram olduğu ortaya çıkmaktadır. Yöremizde Nevruzla ilgili inançların temelinde tüm diğer topluluklarda olduğu gibi Toprağa olan sevgi ve tarımsal iş gücüne karşı duyulan isteğin yanı sıra bolluğa ve refaha kavuşmanın sadece alın teriyle sağlanabileceği düşüncesi vardır.

Iğdır’da  Nevruz kutlamaları genelde 21 mart öncesi 20 gün önceden başlar ve 7 aşamadan oluşur.

 1.Aşama Genel Çevre Temizliği aşamasıdır:  yöre halkı evde bahçede genel bir temizlik yaparak geçen yılın acısını, sıkıntısını, uğursuzluklarını evden çıkarıp geride bırakılması düşüncesi vardır, evde ve bahçede yeni düzenlemeler yapılarak , yeni yıla yeni umut ve yeni düzenle başlarlar.

 ayrıca bahçelerde geçen zor kıştan arta kalan çalı çırpılar yakılarak (alev alev) ateş üzerinden atlanır.    

       Buradaki amaç ev halkının yapılan çevre ve düşünce temizliğiyle   geçmişte yaşanan bir takım sıkıntıların geride bırakılarak ateşte yanması düşüncesi vardır.

   

2- KÖTÜ SÖZ ORUCU: Iğdır ve çevresinde her yıl 21 Mart bahar bayramı yedi aşamadan oluşur ve bu aşamalrdan ikinciside kötü söz orucu aşamasıdır. Her yıl Şubat ayının son çarşambasında birinci aşama olan ‘’Genel Çevre Temizliği’’ yapıldıktan sonra  kötü söz orucuna girilmiş olur.

       Yörede 21 Mart eski 12 hayvanlı Türk takvimine göre yılbaşına girmeden önce  1 Mart itibariyle kimse kötü söz söyleyemez, dedikodu yapamaz, evlerde, bahçelerde, balkonlarda hep iyi şeylerden bahsedilir. Allah dergahında samimiyetle dua edilir, bu ayda  kötü söz konuşmak, küfür, dedikodu, bilmediğin konu hakkında yorum yapmak günah sayılmakla birlikte Nevruz geleneğinede ters düşmektedir.  Bu oruç yörede gözün, kulağın, dilin, elin, bedenin, nefsin orucu olarak bilinmektedir.

  BU GELENEK DERKİ; Diline sahip ol. kötü sözler söyleme, yalan, dedikodu, yürekte ve dilde karalama yapma,  Nefsine sahip ol, dünya malına tamah etme, mal sevgisinin olduğu yerde bütün sevgilerde biter. Gözünle görmediğini söyleme, kötü şeyler görme, gördüğünü doğru söyle, yalanı görme,  içindeki kötü nefse ve cehalete karşı, savaş aç,  sözünün geçmediği yere söz söyleme, elini suç aracı yapma, kırma, çalma, hile yapma, bu oruç; cahilliğin orucu, bilginin tokluğudur.  sevmediği yada düşmanın olan insanın 7 güzel tarafını aklına getir.  Geçen yılın sıkıntılarını, acılarını, olaylarını unut küs olanları barıştır. Yasaklanmış şeylerden, kötülüklerden uzak dur, iyilik, doğruluk ve güzelliklerden yana ol.

  

BURADAKİ AMAÇ;  Geçmişte yaşanan bir takım olaylar unutulsun, dargınlıklar eski yılda bırakılsın, yeni yıla temiz kalp, sağlam düşünce ile girme temennisidir. ayrıca kapıdan, pencereden, perde arksından kulak falına çıkan komşuların, yürek açan sözler, hayır bereket arzusu ve Allah kelamı duyması içindir. Buradanda anlaşılacağı gibi asırlardan beri yöremizde kutlanan bu Nevruz geleneğinde insanlar yalnızca  kendi ailelerininin değil, başkalarını da huzur ve refahını arzuluyor. Nevruzla birlikte her yıl kaybettiklerimizden daha çok kazanacağımıza ilişkin güçlü bir umut vardır artık.                                           

3.AŞAMA ÖLÜLER BAYRAMI: Ölüm, toplumu yeniden inşa eden ve kollektif bağları güçlendiren bir süreç olarak kabul edilmektedir.  Ölüm ve toplum ilişkisini gösteren temel kavram; soy bağını yaşatması ve atalar kültünü yansıtması bakımından topluluklar için kimliksel ve kültürel bir bellektir.

Iğdır’da  Nevruz kutlamaları, 1 Mart itibariyle başlar  21 Mart’a kadar devam eder, Kutlamalar Genel Çevre Temizliği, Kötü söz orucu, Ölüler bayramı, Yaşlı ve Hastaları ziyaret, Çocuklar bayramı, Gençler bayramı ve Büyük şenlik   olmak üzere  7 aşamadan oluşmaktadır. Bu etkinliklerden biriside ölüler bayramıdır.

    Iğdırda yüzlerce yıldır yaşatılan bu gelenek, her yıl 21 Mart Nevruz öncesi yapılmaktadır. Yakın köyler arasında evlilik nedeniyle kendi köyünden kocasının köyüne yerleşen  kadınların, babalarının köylerindeki ayinlere de katılabilmeleri için,  din alimleri, aksakallar ve muhtarlar tarafından  21 marta en yakın  salı ve perşembe günleri ölüler bayramı olarak tayin edilir.

     Ölüler bayramına girmeden birkaç gün önce yöre halkınca tüm mezarlıklarda tahrip olan mezarlar onarılmış, bayram günü dikilmek üzere yeni fidanların yerleri hazırlanmış ve tüm mezarlıklarda genel çevre temizliği yapılmış olur.

   Yöre halkı Belirlenen günde topluca mezarlıklar kapısında buluşurlar.  din alimleri ve aksakallar öncülüğünde  duaların okunmasıyla birlikte herkes topluca mezarlığa girer ve  etkinlik başlamış olur.

Etkinlikte mezarlar üzerine yeni çiçekler ekilir, tozlanan mezar taşları yıkanır, dualar okunur ve evlerde hazırlanan helva, govut tatlısı, semeni tatlısı, şeker ve yedi levin payı gibi yiyecekler halka dağıtılmak üzere kabir üstlerine bırakılır.

     Ölüler bayramının en dikkat çekici özelliklerinden biriside mezarlıkta kendi ölen yakınlarına dualar okuyan kimselerin ailece diğer komşu mezarlarla birlikte kimsesiz olan mezarlarıda ziyaret etmesi ve hatta küsülü olduğu kişiler varsa onlarında yakınlarının mezarlarına giderek dualar okumasıdır.

   Ölüler bayramında, ölen kimsenin adına  evlerde yeşertilen semenilerdende mezarlar üzerine bırakılması, kuşlar için yem ve su bırakılması, güler yüzlü olmaya dikkat edilmesi, Ölen kimsenin söylediği güzel sözlerin veya şiirlerin hatırlanarak yakınları tarafından mezarı başında tekrar  edilmesi,  en önemli ritüeller arasındadır.

      “Buradaki amaç; Yöre halkı büyük bir bayram şenliğine girecektir bayram öncesi ölen yakınlarının gönlünü almak, onları bu sevince dahil etmek ve burada da bir bayram havası estirilmesi düşüncesi vardır.

       Nevruz kutlamalarında önemli bir yeri olan bu gelenek, eski Türklerdeki yuğ törenlerinin izlerini taşımakta ve bu geleneğin devamı niteliğindedir. Tarihte ölümü bile ölümsüzlüğe terfi olarak gören Türklerde ruhların yaşamaya devam ettiğine inanılmakla birlikte, büyüklere, yaşlılara, özellikle baba ve atalara karşı duyulan ilgi ve yakınlıktan kaynaklı Atalar kültünün önemli bir parçası olarak sayılmaktadır

       Yurtdışında ve büyük şehirlerde yaşayan Iğdırlı’lar Nevruz kutlamaları çerçevesinde ölüler bayramı ile kendilerine has kıldıkları özellikleri birer kimlik öğesi hâline getirerek kültürel belleklerini hep canlı tutmuşlardır. Bunun yanısıra büyükşehirlerde yaşayan farklı kültürlere sahip insanlarda ığdır’a gelerek bu törene katılırlar.
   KARA BAYRAM: Nevruz bayramına girmeden önce yakınlarını kaybeden ailelerin ilk bayramı Iğdırda Kara bayram olarak adlandırılmaktadır.  Bu gelenek sadece aynı yıl içinde yakınlarını kaybeden aileleri kapsar.

 Yöre halkı büyük bir bayrama girme hazırlığı içerisindedir fakat aynı yıl içerisinde herhangi bir yakınını kaybeden ailelerin evlerinde bir hüzün vardır onlarında moral seviyelerini yükseltmek için acısı olan aileler topluca tek tek ziyaret edilir, acıları paylaşılarak küçültülmeye çalışılır.

   Yakınlarını kaybeden aileler ise Kara bayramı münasebetiyle evlerde yemekler hazırlayarak ihsanlar dağıtırlar. Yapılan yemeklerde genellikle ölen kişinin sevdiği yemekler tercih edilir, masa üzerine kişiye ait resim konulur ve mecliste o kişinin yaptığı güzel işler ve güzel sözlerden bahsedilir.

 Asırlardan beri Iğdır’da yaşatılan Ölüler bayramı veya ahırtek geleneğinin kökenleri eski Türk kültüründe var olan yoğ  kültürüyle aynı izleri taşımaktadır. Yoğ kelimesi ölünün gömülmesinden sonra verilen yemek anlamına gelmektedir,  bu yemeğe "yoğ basan", "yoğ aşı" veya ölü aşı deniliyordu. Yoğ törenlerinin yapılmasının altındaki sır ise İslamiyet’ten önce Türklerde ölümden sonraki hayatın varlığı ile ilgilidir. Orhun kitabelerinde Bilge Kağan ve Kültigin için kullanılan “uçtu” tabiri de buradan gelir. Uçmak, yüce yaratanın yanına yükselmek anlamını taşıyordu.

     Uygur Türklerinde, Kırım Türklerinde, Kumuklarda, Avarlarda, Nogaylarda, Azerbaycan Türklerinde ve Türkiye’de halen devam eden bu gelenekte ölen kişinin ruhunu huzura kavuşturmayı amaçlayan çeşitli yiyecekler ve ikramlar dağıtılmaktadır. Kökleri eski Türklere dayanan  bu gelenek islam dairesine girince içerik aynı kalmış fakat icra ve ritüeller bakımından sadece kabukta değişimler göstermiştir.  

 Aşama Yaşlı ve Hasta olanları kapsar:  yöre halkı toplu halde aynı mahallede bulunan hastaları ayrı ayrı ziyaret eder, onlara hediyeler götürerek morallerinin yükselmesini sağlar ve kalplerde Allahtan şifa huzur ve refah dilenir. Ayrıca yakın zamanda ölenlerin aileleri topluca ziyaret edilerek acıları paylaşılarak küçültülür sıkıntıları giderilerek bayrama moralle girmeleri sağlanır.     Buradaki amaç hasta olanların morallerinin yüksek tutularak evde bayram havası estirilerek hastanın bir an önce sağlığına kavuşması ve yakınlarını kaybeden ailelerin bayrama üzüntüyle girmemeleri düşüncesi vardır.

5. AŞAMA ÇOCUKLARA AYRILMIŞTIR: Çocuk Bayramı aşamasıdır. bu bayramda çocuklara özel bir gün ayrılarak çocuklarda bayram şenliğine dahil edilir, ogünde çocuklara ayrı ilgi, güler yüz gösterilerek konu komşu ve ev halkı büyüklerince çocuklara kırmızı yumurtalar ve (bayramçalık) hediyeler verilir,  yoksul ve yetim çocuklar   sevindirilir,

 6. AŞAMA GENÇLERE AYRILMIŞTIR:  Yörede gençler mendil atarak bayramı kutlarlar, genelde komşu evlere gidilerek kapı yada pencereden bir ucu iple bağlı mendil atılır içeriye, ev halkı bu mendillere güzel hediyeler bağlar, eğer kızlar mendil atanın sevdiği kişi olduğunu anlarsa daha özel hediye bağlar mendile, evdekiler tarafından bu durum hissedilse bile o gün sevenler hoşgörüyle karşılanır. Ve aynı gece gençler için bir başka özellik taşır, genelde kulak falına çıkan genç kız yada erkekler, evlere giderek kapı yada pencere arkasından evde konuşulanlara kulak vererek dilek tutulur, eğer evde güzel şeyler konuşuluyorsa tutulan dileğin hayra alamet olacağına inanılır, Ayrıca yeni evli çiftlere ev büyükleri tarafından ev, eşya yada toprak gibi hediyelker bağışlanır.   Buradaki amaç yeni evlilerin yıla bereketle sevinçle ve özgüvenle girmesini sağlamak ve seven gençlere de daha anlayışlı davranıp doğru karar vermelerine yardımcı olmaktır.
   
 7. Aşama (yedi nevi) Genel bayram aşamasıdır:
bayram öncesi çevre temizliği yapılmış, küsler barıştırılmış, yakınlarını kaybedenlerin acıları paylaşılmış, sıkıntıları giderilmiş, hasta olanların moral seviyeleri yükseltilmiş, çocuklar ve gençler sevindirilmiş, yeni evliler mükâfatlandırılmış ve tüm yöre halkının bayrama yüksek moral ve sevinçle girmesi sağlanmıştır.

       Yörede bayram havası ile birlikte  evlerden şenlik sesleri yükselmeye başlamıştır. uzakta olanlar ata evlerine dönmüştür. hasretlikler giderilmiş ve ev büyüğü tarafından hazırlanan yedi çeşit hediye (yeddi nevi) 21 mart gecesi ev halkına ayrı ayrı sunulur.   ve üç gün boyunca aileler arasında karşılıklı ziyaretlerin devam etmesi dostluk ilişkilerinin güçlendirilmesi ve  toplu kır gezilerinden sonra bayram sona erer.

-        Artık şenlikler etkinlikler bitmiş baharla birlikte ortaklıklar konuşularak anlaşmalar sağlanmış ve tüm yöre halkı tabiata açılarak toprağını işlemeye başlar.

NEVRUZ GELENEKLERİ

Nevruz geleneği ve bu geleneği oluşturan folklorik unsurlar, halkbilimi çalışmalarında oldukça önemli bir yer tutar. Bayramların kutlama şekilleri, sergilenen seyirlik oyunlar, halkın ferdî beceri ve yeteneklerinin gösterildiği güreş, at binme ve kılıç oyunları ile, koç ve boğa dövüştürme, boyalı yumurta tokuşturma, Topaç, Misket, Ceviz oyunları, halk şairlerinin atışma ve yarışmaları, genç kız ve erkeklerin mâni atışmaları vb. Nevruz geleneğinin önemli halk kültürü unsurlarındandır.

 SU KÜLTÜ-SU SERPME: Nevruzda yoldan geçenler üzerine dam ve duvar üstlerinden kovayla sular dökülür bu gelenek yörede tebbesüm ve sabırla karşılanır buradaki amaç yöre halkınca kan oynama vakti olarak adlandırılan dönemde gergin olan insanların negatif enerjilerini boşaltması ve meydana gelecek bazı olayların önceden yumuşatılarak önlenmesidir.

 NEVRUZDA ATEŞ KÜLTÜ :  Geniş bir coğrafyada kutlanan Nevruz törenlerinin hepsinde ateşle ilgili pratikler bulunmaktadır. Bunlardan en yaygın olanı büyük ateşler yakarak üzerinden atlama ve bu sırada “Ağırlığım (Günahlarım) uğursuzluğum  sende kalsın”, “kırmızılığın bana, sarılığım sana” gibi büyüsel duaların edilmesidir. Iğdır ve çevresinde İnanışa göre Nevruz ateşinden atlayanlar hastalıklardan arınır ve yıl boyunca hastalanmaz inancı yaygındır. Nevruz törenlerinde ateşin kullanılması, onun temizleyici, arındırıcı, hastalıkları, kötülükleri ve  büyüyü yok edici özelliğinden   kaynaklanmaktadır.       ALAV ALAV: (Baca Baca):  Nevruz ateşi yakılarak üstünden atlanır yaşanan ya da yaşanacak olan kötülüklerin ateşle yok olması dilenir.

Iğdır Yöreside Godu-Godu oyunu:  Iğdır’da Nevruz bayramı kutlamaları çerçevesinde yapılan bir gelenektir. Yapılan etkinlikte soğuk kış günlerinin geride kalması ve baharın bir an önce gelmesini arzulayan yöre halkı oynadıkları oyun ve okudukları şiirler’le sıcaklığa olan arzularını dile getirirler.  Iğdır’da asırlardan beri yaşatılan bu gelenek eski orta asya Türk’lerinde olduğu gibi  Güneş’i çağırma olarak’ta adlandırmaktadır.

       Yapılan etkinlikte bir ağaç parçası renkli bezlerle süslenerek kukla haline getirilir, bu kukla özel kıyafeti ve maskesi olan kişi tarafından bir gurupla birlikte köy içerisinde kapı kapı  dolaştırılmaya başlar, töreni idare eden kişi herhangi bir evin kapısı önünde durarak şiir ve türküler okumaya başlar, Godu-godu tarafından okunan şiir ve türküler genellikle güneş, ateş ve baharla ilgili dörtlüklerdir, ev sahibi güneşi çağıran Godu-godu ekibine  hediyeler vererek onları uğurlar. Godu- godu ise aldığı hediyeler karşısında ev sahibine küçük bir semeni hediye eder.   Ev sahibi tarafından verilen hediyeler ise genellikle Yedi levin olarak adlandırılan  yerli malı meyve, yumurta ve çerezlerden oluşmaktadır.  Godu-godu oyununda okunan şiirler genellikle şöyledir.

Godu Godu’yu gördünmü
Godu’ya  salam verdin mi?
Godu buradan geçende
Kırmızı günü gördün mü?
Göyçeliye gedirdim,
İt baldırımı daladı,
Yağ verin yağlamağa,
İp verin bağlamağa,
Verenin oğlu olsun,
Vermeyenin gızı olsun.
Yağ verin yağlamağa, bal verin ballamağa
Godu gülmek istiyor, goymayın ağlamağa

Utuya gaymak gerek,
Kaplara yaymak gerek
Godu gün çıkarmazsa,
Goduyu yakmak gerek

GODU HAN:   Godu-Godu oyununun bir başka şekli ise Nevruz bayramına girmeden önce ahir Çarşamba günü yöre halkının yüksek tepelerde yaktığı ateşin etrafında oynadığı oyun ve söyledikleri Gudu han şiirleri ve türküleriyle kutlanır. Okunan bu türkü ve şiirlerde yine ateşin ve güneşin kutsallığına vurgular yapılır.  Bu ritüel  özellikle çiftçilikle uğraşan insanlar için güneşin çıkması baharın gelmesi ve tabiatın canlanması anlamını gelmektedir. 

   Yapılan etkinlikte erkekler yüksek tepelere toplanıp ateş yakarlar, ateşin etrafında dairevi dönüşlerle oyunlar oynayarak güneşin doğmasını beklerler, güneşin doğuşunu selamlayan gençler oyunlarla birlikte Godu han şiirlerini okurlar, tören sonrası gençler yakılan ateşten kendi evlerindeki ocakları yakmak için birer parça köz alarak evlerine dönerler.

Bu geleneyin uygulanmasında ise şu şiirler okunmaktadır.

Özü al Godu Han, Godu Han Göy Han’dır,
Godu Han Dağ Han’dır, Godu Han ağ Han’dır.
Sözü bal Godu Han, Özü al Godu Han.
Godu al günümüz, Godu ses ünümüz,
Godu yaz gülüdü, Godu al dillidi,
Sözü bal Godu Han, Özü al Godu Han.
Godu Han, Godu Han,
Söndürme odu Han,
At üstde yat getir,
Ulusa od getir

 
Hahışta Oyunu (Eğrilce): Iğdır yöresinde eskiden “Bahara alkış” olarakta adlandırılan  bu gelenek Nevruz Bayramı öncesi kızlar arasında oynanan bir oyundu. Kızlar bayram öncesi genellikler bir su kenarı yada geniş bir bahçede toplanarak sofralar kurarlar, sofra genellikle yedilevin denilen meyve çerez çay ve tatlılardan oluşur, kurulan sofrada et olmamasına dikkat edilir.

   İki gruba ayrılan kızlar karşı karşıya dizilirler ve sıra ile mani okumaya başlarlar, mani okumayan kızlar ise alkış tutarlar. Karşılıklı maniler okuyan iki gurup beli bir aradan sonra yer değiştirerek mani okumaya devam ederler. Hahışta; Kadın ve kızların, hem toprak ana’nın uyanışını ve hem de kendilerini toprak Ana’nın doğurucu gücüyle özdeşleştirilen türkü ve manilerle oynadıkları bir oyundur. Yöresel İnanışa göre doğum dişilerin olayıdır, Toprak  Ana’nın yeniden uyanışı kadınlar tarafından bir doğum olarak sayılmakta ve bu nedenle kutlandığı bilinmektedir. Hahışta oyununda kızlar tarafından söylenen maniler genellikle aşk, sevgi ve dostluk üzerinedir.

Hahışta bir guş idi,

Bağçada gonmuş idi,
Şah oğlu görmüş idi
Ok ile vurmuş idi.

 Dam üstedi damımız
Goşadı eyvanımız,
Sen ordan çıh men buradan
Kor olsun düşmanımız.

 Gızıl üzük lahladı
Vérdim anam sahladı,
Eziz gün eziz gece
Yar meni gabağladı.

 Goyun gelir meşeden,
Südü verir şişeden,
Bacı, bir yar sevmişem,
Bığları benövşeden.

 
Araz üste buz üste,
Kabab yanar köz üste,
Oğlanı derd öldürer,
Bir alagöz gız üste.

 Aragçının haşımı,
Hara goyum başımı?
Meni sene vermezler,
Tökme gözün yaşını.

 Araz gırağı çiçek
Oraġ getir gül biçeg,
Gardaşa gız seçmişem,
Alagöz, gara birçek.

 Bize niye gelmirsen? (hep birlikte)
Yere düşer hal hal olur,
Bize niye gelmirsen? (hep birlikte)
Seni seven birhal olur,
kaynak: C.O Melekli Ata Ocağı
-----------------------------------------------------------


                     KOSA KOSA: Yaz ile Kış’ın savaşı.  Nevruz bayramının sembolü olmuş  gözde oyunlarından birisidir. Dört kişiden oluşan bu oyunda beyaz giyinen Kosa Kış’ı ve kıtlığı, renkli giyinen Kosa ise bolluk ve bereketi yani Yazı temsil eder, diğer iki figürenlar ise müzisyen ekipleridir, Garmon ve Nagarayla Kosa Kosa oyununa eşlik ederler.

       Beyaz elbiseli Kış Kosa’sı oynamak için girdiği evde inatçı ve bilgisiz oyunlarıyla dikatti çeker, Yaz Kosa’sı ise daha bilgili, daha yapıcı, aklıselim davranışları ve ilmi, edebi sözleriyle meşhurdur. Yaz Kosası, Kış Kosa’sını girdiği evden çıkarmak için ikna etmeye çalışır. Kış Kosa’sı Yaz Kosasının tüm gayret ve çabalarına rağmen evden çıkmamak için büyük mücadele verir, yorulunca evden çıkmak yerine kendini yere atarak uyumak ister. bu kez iğne ile uyandırılan Kış kosa’sı Yaz Kosasının İlmi sözlerinden ikna olur ve evden çıkmayı kabul eder.

Yaz Kosası’nın Kış Kosası’na söylediği sözler şöyledir. 

Sen ne yamansan ay Kosa
Laftan anlamazsan ay Kosa
Önümüz yazdı sende bilirsen
Az galıptı ömrüne
Eriyip suya dönesen
Ağıp çayalara gidesen

Sen gel abırınla çığ get bu evden, seneye başımız üste gene yerin var der.

Soğuğun ve kıtlığın temsilcisi Kış Kosa’sı, Bolluk ve bereketin temsilcisi Yaz kosasının  bu ilmi sözlerinin karşısında ikna olur ve evden çıkmayı kabul eder. Yaz ile Kış’ın savaşıın sonucunda Yaz galip gelmiştir artık.  Tıpkı ilim ile cehaletin savaşında, zorda olsa İlmin her zaman  galip geldiği gibi.

       Kış Kosa’sının evden çıkması yöre halkı tarafından büyük sevinçle karşılanır, o evden Kış kosasıyla birlikte kıtlığın temsilcisi Kış’ın da çıktığına inanılır ve Kosa ekibine hediyeler vererek güler yüzle evden uğurlarlar.

Kosa oyununda okunan bir başka mani ise şöyledir.

Nevruz-nevruz bahara,
 Güllər-güllər nahara.
Bağçanızda gül olsun,
 Gül üste bülbül olsun

Yörede Kosa ekibi kimin evine girse o eve bereket girer ve yıll boyunca eskik olmaz inancı yaygındır. 

 

SEMENİ: Nevruz’un en önemli sembollerinden biri sayılan Semeni buğday, arpa. mercimek, mısır, nohut vb gibi tahılların  bir çanakta nevruz öncesi yeşillendirilmesiyle  yapıllır. Baharın tez gelmesini arzulayan yöre halkı Nevruz öncesi çeşitli tahıl tohumlarını yeşerterek evlerinde sokaklarda sergilerler ve böylece baharın çabuk geleceğine inanırlar. Semeni Yeniden doğuşu yeşilliği, doğayı, bolluğu, bereketi ve baharı temsil  etmektedir.  

 

SUYA YÜZÜK SALMAK: Su dolu olan kap içine kime ait oldukları belli olan yüzükler atılır. Bu yüzükler görevlendirilen biri tarafından sudan çıkarılırken bir taraftan da maniler okunur. Her maninin kendisine özgü bir manası mevcuttur. Sudan çıkarılan yüzük sahibini temsil eder. O anda okunan mani de o kişiye ait sırları ele vereceğinden yapılan etkinlik daha çekici, zevkli ve eğlenceli bir ortam meydana getirir.

BAYRAMÇALIK: Çocukların evleri dolaşarak yedi levinden ve yumurtalardan haklarını almalarıdır. Çocuklara özellikle yörede yetişen ve üretilen  şeker, helva, yumurta, ve çerezden oluşan  Yeddi Nevi den paylar verilerek sevindirilir.  Üzerlik ve iğde ağacından muncuk nazarlık yapılır, çocukların boynuna asılır.

KIR GEZİLERİ: Iğdır’da nevruz sonrası Toplu şekilde kırlara çıkılarak piknik ve eğlenceler düzenlenir, ayrıca tarlaların kiminle ve neler ekileceğine karar verilir,

İĞNE OYNATMA FALI: Iğdır’ da genç kızlar bir evde toplanırlar. Hiç konuşmadan bir çeşmeye giderek su getirirler. Suyu derince bir leğenin içine dökerler. İki iğnenin ucuna iplik ve pamuk sarıp her birini leğenin bir tarafından suya bırakırlar. İki sevgiliyi temsil eden iğneler birbirine yaklaşırsa sevgililerin kavuşacağına uzaklaşırsa kavuşamayacağına inanılır.
 

KULAK ASMA FALI; Yeddi Levin gecesi aynı zamanda kapıların dinlendiği gecedir. Genç kız ve erkekler genelde akşamları komşu evleri dinler duydukları sözlere yorumlar yaparak gelecekleri hakkında fikir yürütürler.  Buna halk arasında “gapı pusmak” veya “kulak asmak” denilir. Bu iş yapılırken bir niyet tutulur ve yakın komşuların evi gizlice dinlenilir. Evde konuşulanlar eğer olumlu sözler ise tuttukları niyetlerinin yerine geleceğine inanılır. Yeddi-Levin yapıldığı akşamlar özellikle çok olumlu sözler ve güzel konuşmalar yapılamasına dikkat edilir. 

           

MENDİL ATMA; o gün komşu evler kapılarını kilitlemezler yine gençler kapıdan içeriye mendil atarak ev sahibinin hediye bağlamasını bekler.

 NEVRUZ YUMURTASI

Nevruz’un en önemli sembollarinden biriside başta kırmızı olmak üzere rengarenk boyanmış yumurtalardır. Kırmızı yumurtanın anlamı hem bereketi üretgenliği temsil eder hemde ateşi, sıcaklığı temsil eder. Kıtlık ayı denilen kıştan yöre halkı bıkmıştır bir an evvel yazın gelmesini arzu etmektedir bu nedenle kışı karı buzu temsil eden beyaz yumurtayı  gök kuşağının renklerinde boyayarak yazın çabuk gelmesi için kışın son aylarını renklendirmiş olurlar.  Yumurta boyama ve dağıtma da Ahır Çarşamba’ da olur. Herkes  eşinin dostunun akrabasının sayısına göre yumurta boyarlar ve bayram boyunca şenliklerde hem tokuştururlar hemde gelen misafirler  ve kapıya gelen çocuklara hediye ederek onları sevindirirler.

  YARDIMLAŞMA GELENEĞİ:  Nevruz kutlamalarının en önemli özelliği yardımlaşma, sevgi ve şefkat bayramı olmasıdır. Bayramdan önce fakir, hasta ve zor durumda olan kişilere para, giyecek yardımı yapılır ve bayram günü yapılan bayram aşından pay verilir. Yardımlar sırasında insanları kırmamaya dikkat edilir.

NEVRUZ’DA AĞAÇ DİKME GELENEĞİ:  Eski Türkler’de  doğa yüce yaratanın bizlere sunduğu en büyük sofra olarak kabul edilir ve bu doğayı en çok tahrip eden yine insanoğlu olduğundan doğada eksittiklerini bir şekil yeniden yerine koymak adına  her yıl Nevruz bayramında doğaya ağaçlar ve tohumlar dikilir, yaşlı ve hasta ağaçlar budanır bakımı yapılır. Bu kapsamda Iğdır yöresinde her yıl Nevruz bayramında geleneksel olarak ağaç dikilir, dikilen ağaçların özellikle meyve ağacı olmasına önem verilir.

NEVRUZDA YEDDİ NEVİ DAĞITMA GELENEĞİ:  Nevruz’un bir diğer yanıda cömert insan doğasının sürekliliğini yansımasıdır. Türk insanı bu doğasını önce özene bezene hazırlanan sofralarıyla sergiler. Çünkü o inanırki Tanrı kendisine sınırsız nimeti bu doğa üzerine yaymıştır. Ve doğa Tanrının bizlere sunduğu sofra olarak adladırılır. Bu nedenle yöre halkı Tanrının ahlakına özenerek Yedi Nevi dediğimiz  Nevruz sofrasını açar geçen yıldan stokladığı yiyecek ve çerezlerini bayram havasında haklka dağıtır o inanmaktadırki Tanrı yeni yılla birlikte ona toprak ananın vasıtasıyla sınırsız nimetleri yeniden verecektir.   Kendiside böylece cömert eli açık olmayı öğrenir. Bu yüzden diye bilirizki bu bayramın aynı zamanda bir ziyafet ve sanat şöleni olmasıdır.

            Her yıl kaybettiklerimizden daha çok kazanacağımıza ilişkin güçlü bir umut uyandırır. Bu yüzden hiç şüphe yokki Nevruz derinlemesine bir yaratana teşekkür anlamıda içerir, elde edilen nimet ve güzelliklere yaşama sevincine karşılık veriş anlamında bir teşekkür. Yöre halkı nevruzun çağrıştırdığı berekete karşılık Tanrıya minnetini yansıtır.

YEDİ LEVİN NEDİR:

Yedi çeşit demektir. Nevruz  Bayramın en önemli etkinliklerindendir. Yöre halkı geçen yazdan kış için evlerde stokladığı kuruyemiş, çerez  ve yiyeceklerle birlikte çarşıdan aldığı yiyeceklerle  bir araya getirerek büyük bir tepside  harmanlama yapar,

 Kuru üzüm,  kuru erik, kuru kaysı, kuru incir, fıstık, ceviz, lokum, boyanmış yerli yumurta, un helvası, 7 çeşit öğütülmüş bakliyattan yapılmış govut tatlısı, kış armudu, payız elması, kavrulmuş buğday ve yerli undan yapılmış tatlı çeşitlerinden oluşan bu tepsiye Yedi levin (yedi çeşit) adı verilir.

Bu meyve ve yemiş harmanlamasının bir kısmı evin büyüğü tarafından ev halkına dağıtılırken  hakça pay edilir. Bu pay etmede ev halkının yanısıra komşulara,  doğmamış fakat doğmak üzere olanlara, uzaktaki akrabalara bile dikkat edilir.

 

 NEVRUZ  HONÇASI

Yörede Navruz’ un en önemli uygulamalarından birisi de nişanlı kıza giden yedi levin honçasıdır.

“Nişanlı gelinimize Navruz için yaptığımız yedi levinden birkaç gün önce yedi levin honçası götürülür. Alınacakların listesi hazırlanır, nişanlı kızın yedi levininde yiyeceklerin en kalitelisi seçilir. Yedi levin honçası akşam ezanı okunmadan hazırlanmaya başlanır. Büyük bir tepsinin içine birkaç tane mum yakılır, gelin için özenle seçilmiş yiyecekler bu tepsiye konur, üzerine de maddi durumuna göre ya bir elbiselik konulur. Ev halkı için ufak tefek hediyeler konularak honça düzülür. Tepsinin üzerine de kırmızı bir eşarp örtülür. Akşam ezanı okunduktan evdeki genç delikanlılardan biri (oğlan evinden gittiği için götürenin oğlan olması şarttır) evdeki bir kadınla birlikte (anne veya yengesiyle) honçayı götürür. Yedi levin kız evine bırakılır. Hane halkı toplanır, kızın kaynatasından ve nişanlısından gelen honça açılır. Kız evinde daha önce hazırlanan yedi levinin içerisine nişanlı kızın Yedi Levin’i katılır karıştırılır. Oğlan evinden gelen misafirlere de o karışımdan pay ayrılır”

Nişanlı kıza giden yedi levinle, kız evinde daha önce hazırlanan yedi levinin karıştırılmasını yöre halkı şöyle anlatmaktadır;

    “Kızın kaynatası ve nişanlısı tarafından gönderilen yedi levin evdekiyle karıştırılır ki iki aile kaynaşsın, bütünleşsin, birlik olsun”.

    Yedi levin honçasını götüren gence kız evi pay olarak; çorap, gömlek, boyanmış yumurta verir, bu hediyeye de “halet” adı verilir.

Veren – Al bu senin haletin der,

Genç – haletimi aldım haletimi verdiler der.

Kız tarafı da buna karşılık oğlan evine ziyarete gitmekte, ev halkına küçük sembolik hediyeler almaktadır:

 

BÜYÜK ÇİLE: Gecenin en uzun olduğu 21 Aralıktan sonra gelen 40 güne “Büyük Çile” denir. Takvim bilgisi bakımından 21 Aralık–30 Ocak günleri “Gündönümü” olarak adlandırılır.

KÜÇÜK ÇİLE: Büyük Çilenin bitiminden sonra gelen 20 güne “Küçük Çile” denir. Genelde 30 Ocaktan baharın başlangıcı 22 Marta kadar olan süre “Hamsin” olarak bilinir.

NEVRUZ AYI: Küçük Çilenin bitimi itibarıyla Nevruz Ayı başlar. Küçük Çilenin son günü “Hıdır Nebi” dir.

AHİR ÇERŞEMBE (SON ÇARŞAMBA):    21 Marttan önceki salıyı çarşambaya bağlayan geceye ahır “Ahir Çerşembe” yılın ahir tek günü denilir. Bu gecede evlerin bahçelerinde köy ve mahalle meydanlarında öbek öbek ateşler yakılır. Bahçelerin temizliği için toplanan çöp ve kuru otlar yakılıp ateşe verilir.

 

KIR ÇİÇEĞİ:    Baharın geldiğini ilk olarak kar çiçeği haber verir.  Kar çiçeğini önce çobanlar görür. Kıştan “bezara gelmiş” çoban yamaçta kar çiçeğini görünce baharın geldiğini anlar ve sevinerek çomağını taşlara vurur. Kar çiçeği baharın etkisiz güneşini görünce erimeye yüz tutmuş karların arasından güney kısımlarda yeşerir. Kısa bir yaşamı olan kar çiçeğinin birkaç günlük ömrü vardır. 

IĞDIRDA NEVRUZLA İLGİLİ İNANÇ VE ADETLER: Nevruza hazırlık genel temizlikle başlar. Evlerin etrafı temizlenir, içi ve dışı badanalanır, halılar ve kilimler yıkanır. Aile üyelerine yeni elbise, alınır. Akrabalara hediye alınır. Bayrama birkaç gün kala tatlıların yapımına başlanır. Nevruz ateşi için gerekli ot, çalı ve odun hazırlanır.

Nevruz’da kötü söz söylenmez,

Nevruzda ağaç dikilir

Nevruz’da küsler barıştırılır,

 Nevruz’da Semeni yeşertilir,

Nevruz’da üzerlik denen bir bitki yakıp dumanını

 eve, mala, cana ve çocuklara v.s. şeylere verirler,

Nevruz’da yeni elbiseler alınır,

Nevruz’da yakınlara hediyeler alınır,

Nevruz’da yumurta boyanır,

Nevruz’da kız beğenmeğe giderler,

Nevruz’da nişanlı kızlara Nevruz payı götürülür,

Nevruz’da mezar ziyaretlerine gidilir,

Nevruz’da başkaları hakkında konuşulmaz,

Nevruz’da kızlar kırmızı giyinir,

Nevruz’da ev sahipleri evde birisinin bulunmasına gayret ederler,

Nevruz’da kavga etmezler,

Nevruz’da hasta olanlar ziyaret edilir, onlara pay götürülür,

Nevruz’da şal sallayanlara pay verilir,

 

  IĞDIR’DA NEVRUZ GELENEKLERİ

NEVRUZ BAYRAMINDA 7 SAYISI

Nevruz bayramı, Türk toplumlarında milli benliğin ve milli kimliğin, bir diriliş şuuru çerçevesinde oluşturulmasında, büyük bir öneme sahiptir. Bununla beraber tüm doğu toplumlarının geleneğinde ve tarihinde, bir şenlik ve bayram havası içinde kutlanan bir bayramdır. Binlerce yıldır çeşitli coğrafyalarda bulunan Türk halklarında kutlanan Nevruz bayramında 7 sayısı hep önemli olmuş ve öne çıkmıştır. İnanışa göre 7 (yedi) tamlık ve mükemmelliğin (hem fiziksel hem de ruhsal) sayısıdır. Dünyanın 7 kıtadan ve dünya etrafında 7 gezegenin olması, Türkiyenin 7 coğrafi bölgeden oluşması, Gökkuşağı’nın 7 renkten oluşması, ailede soyun 7 göbeğe kadar dayanması, insan yüzünde 7 delik nokta bullunması, Nuh’un gemisinin Ağrı dağına 7 ayın 17 sinde karaya oturması ve eski Türkler’de mevsim sayısının 7 ollması  gibi bir çok olay 7 sayısını hep önemli kılmıştır.

kısacası 7 sayısı kültürel, tarihsel, dini, sayısal ve psikolojik faktörlerin birleşimi olup, Anlamının çoğunu doğrudan Tanrı’nın her şeyi yaratmasına bağlı olmaktan alır.  Eski 12 hayvanlı Türk takviminde yıl başı olarak kutlanan Nevruz’un en önemli sembollerinden biriside yine 7 olmuştur.

 

-        Nevruz 7 aşamadan oluşur

-        Nevruz’da 7 çeşit çerez hazırlanır (yedi levin)

-        Nevruz’da her nefer en az 7 ağaç diker

-        Nevruz’da herkes en az  7 akrabasına ziyarette bulunur.

-        Nevruz’da s ile başlayan 7 nesne ürün bir araya getirilir

-        Nevruz’da 7 yetim sevindirilir

-        Nevruz’da en az  7 yaşlı ziyaret edilir.

-        Nevruz’da en az varsa  7 hasta ziyaret edilir.

-        Nevruz’da 7 komşu ziyaret edilir ve hediyeler götürülür.

-        Nevruz’da en az 7 kişi bir araya gelerek şiirler okurlar.

-        Nevruz gecesi sohbetlerinde bilge olan kişilerce 7 kıta insanlarından anlatılır.

-        Nevruz’da şenlikler 7x2=14 gün devam eder

-        Nevruz öncesi 7 kişi bir araya gelerek küs olan iki  ailenin barışmasına aracı olur

-        Nevruzda küs olunan insanın yaptığı 7 güzel  şey akla getirilir.

-        Nevruz öncesi ölü bayramında 7 kuşak akraba olanlara dualar gönderilir. Mezarları onarılır temizlenir

-        Nevruzda yeni yıla arınarak girmek için yakılan ateşlerden 7 kez atlanılır.

-        Nevruzda her evde en az 7 semeni yeşertilir.

-        Nevruz’da varsa 7 coğrafi bölgeden bulunan dostlar aranır, hatırları sorulur bayramları kutlanır.

-        Nevruz  bayramına girmeden önce yaratana şükran için 7 kez dua edilir.

-        Nevruz bayramında Nevruz’u temsil eden baharın gelişini vurgulayan 7 sembol vardır Üzerlik, Semeni, Kosa kosa , Leylek, Kırmızı yumurta, 12 hayvanlı takvim, Ateş,

-        Nevruz’da 7 eve pay gönderilir

-        Nevruz temennisi olarak adlandırılan duada bayramlaşma sırasında karşıdaki insana S harfi ile başlayan 7 güzel söz sarf edilir.  Bu yeni ilde Sizlere sağlık, sihat, sevgi, samimiyet,  şenlik, servet  ve su kimin ezizlik diliyirem.

-        Nevruz bayramı öncesi kutlanan ölü bayramında mezarlıkta toplanan insanlar kendi yakınlarının bulunduğu mezarları temizleyip pay bıraktıktan sonra etrafındaki en az 7 mezarada dua okur pay bırakır.                 

                                                                                       Coşkun Oluz

                                                                                    Araştırmacı Yazar

 


Mumların yakılması  ruhların ışık vasıtasıyla gelip evleri rahat bulup dönmeleri içindir. 

Yenilenen akarsuyun üzerinden atlamakla yorgunluk, ağırlık ve hastalığı suyla akıtmış

olma inancı ve bu inanç doğrultusundaki merasim ve ritüeller Azerbaycan Türkleri arasında

halen yaşatılmakta ve uygulanmaktadır. Son çarşamba sabahı, şafak söküldüğünde insanların akan suların kıyısına giderek suya selâm vermeleri, soğuk su ile yüzlerini yıkamaları

ve suyun üzerinden atlamaları, Türklerin suya olan inançlarından kaynaklanan hususlardır.

Yeni yılda her şey tazelenirken ilk tazelenenin sular olması inancı, taze suyun sağaltıcı ve arındırıcı bir yönünün olduğu inancını da doğurmuştur. Dolaysıyla taze su, Azerbaycan`da “Türkeçare” olarak bilinen halk hekimliğinde bir tedavi yöntemi olarak da kullanılmaktadır. Genel olarak Su Çarşambası ile ilgili inanışlara bakıldığında, burada suyun canlı bir varlık olarak görüldüğü ve ondan yardım istendiği dikkat çekmektedir. Mitolojik açıdan ise Nevruz Bayramı`nın ilk çarşambasına su adının verilmesi insanın yaratılış sürecinin ilk aşamasının belirtisidirBilindiği üzere, bebeğin gelişimi ana rahmindeki suyla ilişkilidir. Hayatın suda başlaması inancı da buradan yola çıkılarak oluşmuştur.

Bilindiği gibi, “Tek Tanrı” inancı eski Türklerde hâkim olmakla birlikte, gök tanrının yanında “koruyucu”, “yardımcı” ve “kara” ruhlar (iye ruhlar) bulunmaktadır. Bunlar, “Su İyeleri”, “Ev-Ocak-Ateş İyeleri” ve “Gök-Yer ve Dağ İyeleri”dir. Bu iyelerin tümüne birden “Yer-Su” denir (Çağlar, 2008: 92).

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol